Salı, Aralık 02, 2008

Bir Masal Söylemek


Cümle okumuşlar; bilginler, filozoflar,
Dünyayı bir ışıkla aydınlatanlar,
Hangisi geçebilmiş bu karanlığı?
Birer masal söylemiş ve uykuya dalmışlar.


Bilge Hayyam'ın ezgisel öğütlerini, kendini bilmezlere, haksızlara, zalimlere serzenişlerini duymak, dünyasal nimetlerden pay uman yaşam zevk ve sevgisini hissetmek karanlık iç dünyamızın sokaklarında ışıklar yakarak; yeni, kullanmadığımız yollar bulmamızı ve yaşam denen muammayı, bizi kendi derinliklerine çağırarak çözmemizi veya en azından bu yolda algı eşiğimizin genişlemesini sağlıyor.
Onun sesinin kendi boşluğumuzdaki, o hep yinelenen yankısı; kah gözlerimizi kısarak bağrımıza es ettiğimiz, "işte yaşıyoruz,hayatta sürüyor" dedirten bir yaz esintisini , kah duru bir derenin huzur veren şırıltısını hatırlatıyor. Hayyam, kanatlarının altını bilgelik rüzgarı ile doldurup en yukarlara çıkarak seyreyliyor evreni. Demem o ki, en yükseklerde süzülen bir albatros o ve hala uçmakta ...

Bak! Gülün eteği yırtılmış tan yelinden,
Bülbül gülün güzelliği ile ötmede şen.
Git bir gülün altına otur ve düşün ki:
Nice gül toprağa düşecek biz toprakken.

Gönlümüzce yaşayacak bir yer bulabilseydik,
Ya da bu uzun yolun sonuna varabilseydik!
Ah! N'olurdu yüz bin yıl sonra toprağın bağrından
Otlar gibi kök sürüp yeniden bitebilseydik!..

Her sabah yeni bir gün doğarken
Bir gün de eksilir ömrümüzden.
Her şafak yavuz bir hırsız gibidir
Elinde kocaman bir fenerle gelen.

Kimi boş sözlerle böbürlenip durmada,
Kimi cennet köşkleri, kimi huri sevdasında.
Şu sır perdesi kalktığında anlaşılır ki:
Hepsi yaşayıp gitmiş bir hayal dünyasında.

Günaşırı bir ekmek geçiyorsa eline;
Soğuk suyu da varsa kırık testisinde;
Kendinden kötüye niye kul olur insan,
Niye girer kendi gibilerin hizmetine?

Şu seccadeye tapanlar acaba nedirler?
Yükleri ikiyüzlülük olan eşektirler.
Daha kötüsü din perdesi arkasında onlar
Müslümanlık satarken gavurdan beterdirler.

Şeyh orospuya demiş ki : - Utanmaz kadın!
Her gün sarhoşsun, onun bununlasın.
- Doğru, demiş orospu, ben öyleyim,
Ya sen? Sen şu göründüğün adam mısın?

Dedim: Bilgiden yana kalmadı bir eksiğim,
En gizliyi bile çözdüm, az çok öğrendim.
Yetmiş iki yıl yaşadım gece ve gündüz;
Anladım ki hiç bir şey bilip öğrenmemişim.

Ömer Hayyam
Rubaileri / Ahmet Kırca
/ Ötüken Yayınları

Fotoğraf : N. Bilge Ceylan



Hiç yorum yok: