Cumartesi, Mart 20, 2010

Çarşamba, Mart 17, 2010

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.

Çok sevmeyeceksin mesela. 
O daha az severse kırılırsın
ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, 
kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...

Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, 
renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye
ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. 
Ucundan tutarak... 
Can Yücel

Pazar, Mart 07, 2010

Hypatia

- Önüne gelenle gidiyor - diyorlardı, özgürlüğünü lekelemek istediklerinde.
- Kadına benzemiyor - diyorlardı, zekasını övmek istediklerinde.
Ne var ki, çok uzaklardan bir sürü öğretmen,filozof, hakim, ve politikacı onun anlatacaklarını dinlemek için İskenderiye Okulu'na koşuyorlardı.
Hypatia, Öklid ve Arşimet'e kök söktürmüş olan matematik problemleri üzerinde çalışıyor ve ilahi ya da insani sevgiyi haketmeyen kör inanç aleyhine konuşmalar yapıyordu. Kuşku duymayı ve soru sormayı öğretiyordu. Ve tavsiyelerde bulunuyordu:
- Düşünme hakkını koru. Yanılarak düşünmek hiç düşünmemekten iyidir.
Bu kilise karşıtı kadın maço Hıristiyanlar şehrinde ilim öğreterek ne yapmaya çalışıyordu?
Ona cadı ve büyücü diyorlar, ölümle tehdit ediyorlardı.
Ve 415 yılı Mart ayında bir öğle vakti kalabalık üzerine çullandı. Arabasından çekip çıkardılar, çırılçıplak soyup sokaklarda sürüklediler, tekmelediler ve bıçaklarıyla deştiler. Ondan geriye kalan parçaları da kent meydanında yakılan büyük ateş ortadan kaldırdı.
-Bu olay soruşturulacak- diye açıklama yaptı İskenderiye valisi. ( s/81-82 )

Eduardo Galeano
Aynalar / Sel Yayınları