Perşembe, Ekim 26, 2006

Otuzbeşinci Yaş



Hayır, hatırlamak istediğim geçmiş değil.İlenme kolaycılığını seçip , o bilinen şiiri de tekrarlamak istemiyorum.Duymak ve düşünmek istediğim sade, tatlı ve sarhoş bir huzur veren bir bilgenin belleğimde yankılanan sesi. Ve içimde kanat çırpan o albatroslar...




Dün
Dün sana verilmiş bir ödüldü.
Yaşadın ve gitti.
Unut onu mutlu ol .
Hiç bir şey bekleme,
Pişmanlık duyma.
Ne olacaksa,ebedi rüzgarın
Talihe göre çevirdiği kitapta yazılı,
Unutma!
Ömer Hayyam

Çarşamba, Ekim 25, 2006

Ne İçindeyim Zamanın...

Hayatta kof bulduğumuz, coşkusuna inanmadan katıldığımız , ne kadar çok değer addedilen şey var .Zamanın bitmez akışında, durmadan karşımıza çıkan sevmediğimiz ama selam verip ilgilenmek zorunda kaldığımız bir adam gibidir onlar. Yolumuzu değiştirip , görmezden gelmemiz de çoğu kere mümkün olmaz nedense.
Evet, onlara katılırız.Sürecin dışına atmamız mümkün değildir. Biz de büsbütün içine giremeyiz. Dolayısıyla, katılır görünen eğreti bir duruşa sahip oluruz.Bu eğreti duruş bizi ötekileştirir.Bir ince çizginin üstünde dansederiz ,zamanın önümüze çıkardığı kavalyelerimizle.

Zaman, evinde koyduğu kuralların ihlal edilmesine dayanamayan bir ebeveyndir.
Yukarıda çizdiğim tabloda birazcık kendini bulanlarsa, kural ve ritüellerle huzurun daim kılındığı bu evde; anlamsız görünen bir istekle , ha bire sokağa kaçan çocuklardır.O çocuklar, orta yerde kendilerine sunulan o güvenli alanı bırakıp, kıyıdaki o dengede durmayı gerektiren , ufku gören ,tehlikeli yeri seçerler.
Ve belki o ince hat üzerinde dengede kalmalarını sağlayan tek kozları kurdukları hayallerdir.


Ne İçindeyim Zamanın

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sukutu öğüten
Uçsuz,bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
ortasında yüzmekteyim.

Ahmet Hamdi Tanpınar

Salı, Ekim 24, 2006

"Aslolan Hayattır"

Yaşanacak bir hayat var . Biz istemeden başlar ve biz istemeden biter.Ölümden öte köy yok . Her şey onun içinde olup biter.Bu bir yazgı olabilir. Bu anlaşılabilir. Ama tercihlerini yapamayacağını iddia etmek saf bir düşüncesizlikten başka nedir?!...Tercihlerini belirtmek kendini üretmektir.İnsan defalarca üretir kendini.Aslında defalarca ürettiği, hayat sürecine en uyumlu benliğini bulmaktır.İnsan bunu binlerce bozunumda arar, çıkarır.Bunu düşünmediğini iddia ettiğimiz canlı alemi, belki çoktan bulmuştur.Ama biz, biteviye yine de sonsuz kombinesinde ararız hayatın gayesini...Belki de insan böylesine bir araz ile hayata bağlanmıştır. Gün gelip de gözümüzü yumacağımız an , o hikmetinden sual olunmaz hayatın özü, şairin dediği gibi,''Aslolan hayattır '' diyebilmektedir belki...Kimbilir?

Sakız Ağacı
O bir sakız ağacıydı,alelade;

Bir gün o yeşil sahile çıktı geldi,
O zaman bu zamandır memnun yerinden;
Seyreder bulutları, göğü , denizi.

Titreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları;
Ömür sürdü öyle hoşnut dünyasından,
Aydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece,
Motor sesleri duyulurdu uzaklardan.

Tanrı adın işitmedi ömründe;
İnanmadan da madem yaşanıyor diye,
Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde,
Yaşamak dururken düşünmek niye?

Anmadı geçenleri bir defa bile;
Ne uğraşır mesut olan gelecekle?
Bir avare misali , günü gününe,
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade.
Can Yücel
Resim: Claude Monet

Güller Gibi




''Beni baştan çıkaran arabın kızı;

Ölüyorum, a dostlar, Didima için!

Karaysa, ne var sanki,kömür de kara;
Hele bir kez tutuştur da o zaman gör:
Yanar durur, ışıl ışıl, güller gibi.
Asklepiades


Pazar, Ekim 15, 2006

Bugünkü Çağ



Olgun düşünceleri boşuna aramayın.
Bu çağın rüzgarı herşeyi ham bırakır.

Okul akla özgürlük verir ama,

Düşünceleri düzensiz ve dengesiz bırakır.

Batı'da ( ilahi ) aşk, laik düşünceler

nedeniyle ölmüştür.

Doğu'da ise akıl tutarsız düşünceler
nedeniyle köleleşmiştir.
Muhammed İkbal
Doğudan Esintiler



Kaynak:Seriler Kitabı/Lale Müldür
Remzi Kitabevi

Perşembe, Ekim 05, 2006

Hayatın Gidişatı



''Tutkular mı, gönlün o tatlı ağrısı da
mantığın sözü önünde silinip gidecektir.
Ve yaşam, çevrene soğuk bir dikkatle baktığında
boş ve aptalca bir şakadan başka nedir...''
M.Y.Lermontov

Hayattan kopmak hiçte kolay değildir. Onun savruk , her yöne akan ,hesaba gelmez tadları vardır.Gençlik denen rüya ,hususiyetle albenili tadların birini bırakıp, diğerine sarılmakla bezenmek ister.Herkes böyle yaşamın zevkleriyle dolu bir hayatı elde edemez elbet. Çoğunun payına düşen olabileceğin de çok daha azıdır .Azıdır dedim çünkü algılama şekliyle hissedilen budur çünkü.Ama az önce '' her yöne akan tadlar '' derken , bu sözün anlamını bu noktada durup düşünmenizi öneririm.Acı ile belirseyeceğimiz bir hayatı idame ettirmiş bir kişi için , hayatın hiç bir tadına varmadığını mı söyleyeceğiz? Hayattan tad aldığımızı söylemek için illa ki, şekerli bir hayat mı yaşamamız gerekir!?
Hayatın rüya olan kısmı ,Yunus'un deyimiyle'' Şol yel esip geçmiş gibi '' gidiverir.Geçmiş arada bir yoklayıp ,hesap sorsa,seni sorgu sual eylese de aradığın aslen huzurdur.O ki,zaman zaman , hayatın bir istasyonunda görüşüp , sohbet etsen de ; seni hep bir sonraki istasyonda bekleyen bir dostundur. Dağdaki ,gençlik denen güle erişip koparmışsındır. O artık solacaktır. Aşağı iniş başlamıştır.Eğer biraz da hırsla belirlenmiş bir hayatı iş edinmişsen , bu inişte tutamazsın ve boşalıverir ayakların,manzarayı izlemene bile vakit kalmaz ve aşağıda bulursun kendini . Hayatın kıyısında...Kanın deliyken aktığın hayatın , artık beklersin sana akmasını.Gerçek dışı da değildir bu.Hayat köpürerek daha önce hiç bilmediğin tadlarını akıtır sana.Hayatın görkemini durupta dinlendiğinde ve onu dinlediğinde görürsün...

Yalnızım Gecenin Issızlığında
Yalnızım gecenin ıssızlığında,
taşlı bir yol ışıldar durur siste;
çevre suskun kulak vermiş tanrıya,
yıldızlar konuşur birbirleriyle.

Gökyüzünde görkemli bir şölen var!

Toprak, mavi bir ışıkta dinlenir...
Kimi bekliyorum, aradığım ne?
Yüreğimi böyle daraltan nedir?


Beklediğim hiçbirşey yok yaşamdan,
geçmişten de pişmanlık duymuyorum;
özgürlük ve huzurdur aradığım!
Unutmak ve uyumak istiyorum!

Ama benim uyumak istediğim

o soğuk uykusu değil ölümün...
Yaşamda uykuya dalsın içimde,
usul usul inip kalkarken göğsüm;

gündüz gece tatlı ezgileriyle
,
bir ses türküsünü söylesin aşkın...
Yeşil dallarıyla ulu bir meşe
eğilsin üstüme ve hışırdasın...
M. Y. Lermontov
Çev.:A. Behramoğlu