Pazar, Aralık 30, 2007

Ulu Şahinler Gibi


Kalktık Horasan'dan sökün eyledik,
Parlar omzumuzda uzun şelfeler.

Harran Ova'sında binlerce kişi , ceylanlara karışıp semah döndük,ulu şahinler gibi.
Yaşar Kemal / Binboğalar Efsanesi


Küçükken babannemin ve onun gibi yaşlıların tuttuğu Muharrem oruçlarını hatırlıyorum. Onların öyle imsakiyesi filan yoktu.Güneş'in sabah ufuktan göründüğü an başlar ,ufku aştığı ana kadar sürerdi. Onların öyle ,vakit gelsin de top patlasın , yok zurna çalsın ,bülbül ötsün,Ramazan sofrası gibi öyle özel mönülü sofralar kurulsun, yemeklerini yerken birileri onlara , radyo -televizyondan yabancı dilden dualar okusun, sesi ,yeni zaafiyet geçirmiş ,nekahat döneminde bir hastaya benzeyen adamın biri (kadın olamazdı zaten)neyin günah olup olmadığını ilkçağ Araplarının yaşam hikayeleriyle birlikte anlatarak yaşam bilgeliği aşılasın gibi dertleri yoktu. Olamazdı da. Onların yaşam biçimlerini az çok kavramış biri olarak söyleyecek olursam ; çünkü bu onlar için tuhaftı, ayıptı ,orucun ruhuna da aykırıydı.Hatırlayabildiğim bir kaç kuralı vardı: Erkekler sakallarını kesmez,12 gün boyunca su içilmez (yemeğe konulan dışında) , her akşam yenilen türden yemekler dışında özel sofralar kurulmaz, gece de, eğer kişinin dikkate değer bir sorunu yoksa ,tekrar yemek için (sahur dedikleri ) kalkılmazdı.Kimlerin oruç tutup tutmadığına bakmazlardı.İsteyen tutar, bu diğerlerini ilgilendirmezdi . Gizlilik esasını takip eder,bunu ifşa eden hareketleri ayıplarlardı.İnançsal anlamda diğer aylarla Muharrem denilen ay arasında , oruç tutma dışında bir fark hissedilmezdi.( "Diğer aylar her haltı yaparız nasıl olsa , birazcık dişimizi sıkalım " türünden ikiyüzlülükler mümkün değildi yani.)Bitişini kutlamak içinde 3-4 gün bayram yapılmazdı.Sadece mitsel bir anlam taşıyan aşure tatlısı (çorbası )dağıtılırdı konu komşuya...
Şimdi kalkmış birileri , "Hızır Paşalar"la yapılacak Alevi İftarı'ndan bahsediyor.Benim ömrü hayatımda bilinçsizce kokusunu içime çektiğim , köküyle bu toprağına sımsıkı tutunmuş, tohumlarında geçmişin izlerini taşıyan , çevresindeki börtü böceğiyle haşır neşir , kendi florasına renk verip, renk alarak yaşayagelen kır çiçeğini alıp götürerek kendi saksılarına dikeceklermiş.
Ey aymaz! ( Hayyam gibi sesleneyim dedim... : ) )
Devlet , okullarında din eğitimi verir adını anmaz, sen "Türkiye laiktir laik kalacak" diye bağırırsın. "Madem laikti de benim adım niye geçmiyor? " diye sormazsın. Üstelik laik olmasını beklentilediğin devletinden bütçeden pay istersin. Cuntacı asker her fırsatını bulduğunda ayrık otu gibi gördüğü ,aykırı bulduğu şeyleri ezerken , en başa seni koyar,kendi yetemezse;
din okulları açar ,orada yetiştirdikleri aracılığı ile seni sindirir, sen hala en kral "askerci" kesilirsin.
Okullarda çocuklar alevi çocuğu olduğunu söyleyemezken, söyleyince de pişman olurken, sen hala" ben asli kurucu unsurum , azınlık değilim."demeye devam edersin . Bütün kırımlar sana yönelir, gizli servisler,azılı faşistlerle işbirliği yapar,seni en aşağılık işkencelerde katliamlarda yok eder, sen onların ideolojilerinin sözcülüğünü üstlenir , gücün yanında olmayı seçersin . Çünkü öyle olunca kıçından korkmazsın, kimse seni eleştirmez . Sen herkesi eleştirirsin.Kabul görürsün.Yıllarca aradığında bu değil mi zaten?Bunun nasıl mümkün olduğunu soranlara " Onlar artık bizim değerlerimizi kabul ediyor. Bana düşman değil ki onlar dersin."Acaba onlar mı beni olduğum gibi kabul ediyor, yoksa ben çok mu onlara benzedim ?" demezsin. Bunun seni, sen yapan değerlere ne kadar aykırı olduğunu görmezsin. "Karanlığa karşı küfretmek" kolaydır, "ışık yakmak" g.t ister.
Bak artık kokunda kalmamış.Kırların yağmuruna , rüzgarına , karına , güneşine ayazına ihtiyacın da yok artık .Saksıda da yaşayabilirsin... Uğurlar ola...

İSLAM BİZİM NEREMİZDE ?

Haci bilmem hoca bilmem ,
Beş vakit namazı kılmam ,
Ramazanda oruç tutmam ,
İslam bizim neremizde ?

Çarşafım yok türbanım yok,
Ehl-i sünnet fermanım yok ,
Arafat'ta kurbanım yok,
İslam bizim neremizde ?

Cemimde yok sazımda yok ,
Karımda yok kızımda yok,
kırpık sakal yüzümde yok ,
İslam bizim neremizde,?

Dem çekerim dolumda yok,
Bilimde yok ilimde yok,
Duam Türkçe , dilimde yok,
İslam bizim neremizde ?

Mezhep deyip nifak sokmam,
Tekbir ile insan yakmam,
Tespihim yok takva takmam,
İslam bizim neremizde?

Kandilimiz gecemiz yok ,
Arapçamız hecemiz yok ,
Hülleyecek kocamız yok,
İslam bizim neremizde ?

Muhammet'le Ali öldü,
Soyu sopu sürgün geldi,
Meydan Muaviye'ye kaldı,
İslam bizim neremizde?

Ehl-i beyt benim dostum
Ezdiler bağrıma bastım,
Ben İslam'a çoktan küstüm,
İslam bizim neremizde?

Saltanatı halifesi,
Hiç tanımam neyin nesi,
İrticası, Kara sesi ,
İslam bizim neremizde?

Tutturmuşlar ehl-i sünnet,
Ne cehennem ne de cennet,
Kul köle, değilim ümmet,
İslam bizim neremizde?

Tüm dinlerden alıntım var,
Şamanlıktan kalıntım var,
Çok üzgünüm anlatmak zor
İslam bizim neremizde?

Özümde benlik yazılmaz,
Kimseye kuyu kazılmaz,
İç abdestim hiç bozulmaz,
İslam bizim neremizde?

Arıyorum tarıyorum,
Can gözüm var görüyorum,
GAZİ METİN soruyorum,
İslam bizim neremizde ?
Hüseyin Gazi Metin

Çarşamba, Aralık 26, 2007

İsterim ki



Dünya cennettir insana,
Eşit olsun sana bana,
Kıyılmasın hiç bir cana,
Anaları ağlamasın.

Can yakmadan atom gücü,
Birleşsinler tüm bilimci,
Dilerim olsun sahici,
Dünyada silâh kalmasın.

İsterim ki bu dünyada,
Hiç kimse cahil kalmasın,
Okusun ilmin kitabını,
Cahilden akıl almasın.

Kendi kendin yedenlere,
İlim tahsil edenlere,
İlime doğru gidenlere,
Cehalet mani olmasın.

İlm‘edenler nurlaşıyor,
İlm’etmeyen körleşiyor,
İlimle dünya birleşiyor,
Söyle ki neden olmasın?

Kendini bilen bunu anlar,
Çünkü haktır bütün canlar,
Yardımlaşsın tüm insanlar,
Dünyada fakir kalmasın.

Bir Garib'im, budur derdim,
Tüm dünyayı ben de gördüm,
İsterim ki benim yurdum,
Dünyadan geri kalmasın.
Neşet Ertaş



Çarşamba, Aralık 19, 2007

Yok

Hocanın biri, Allah’ı anlatıyormuş: “ O, ne yerdedir, ne göktedir,
ne sağdadır, ne soldadır…”. Bektaşi dayanamamış: “Sen şuna yok
diyeceksin ama, dilin varmıyor”.




Salı, Aralık 18, 2007

Her Yerde


Melodilerimiz saraylarda
Krallara çalındı.
(Ama) O sarayları yıkanların
Ağzında da hep vardı!
Şirketlere, piyasalara,
Albüm satışlarına,
Nota değil, para basana...
“Müzik” diyen yalana:
Asi müzikleriniz (bile) ehil,
Balonlarınız paracı.
Hayat bir müzikal değil,
Müzik de bir uyku ilacı!
Kabloya tutsak değil şarkılar,
Müzikle dolacak hep sokaklar.
Sığmıyoruz sahnelere,
Öfkeyle taşacak meydanlar.
Penalar taşlara,
Danslar haykırışlara,
En öfkeli şarkılarla
Bozulacak tüm marşlar.
Müziğe sığmayacak kadar
Koca bir hayat var.
Her yerinde biz varız,
Her yerde isyanımız.
Kaynak : %52
Resim : Olga Melnikova

Pazar, Aralık 09, 2007

Nesini Söyleyim


Nesini söyleyim canım efendim,
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim,
Arzuhal eylesem deftere sığmaz,
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim.

Sefil rençberin yüzü soğuktur,
Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur,
İneği, davarı iki tavuktur,
Bundan gayrı yoktur malımız bizim.

Rençberin sanatı bir arpa tahıl,
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl,
Tecelli olmazsa neylesin akıl,
Dördü bir okkalık dolumuz bizim.

Benim bu gidişe aklım ermiyor,
Fukara halini kimse sormuyor,
Padişah sikkesi selâm vermiyor,
Kefensiz kalacak ölümüz bizim.

Evlât da babanın sözün tutmuyor,
Açım diye çift sürmeye gitmiyor,
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor,
Başımıza belâ dölümüz bizim.

Zenginin sözüne belî diyorlar,
Fukara söylese deli diyorlar,
Zamane şeyhine veli diyorlar,
Gittikçe çoğalır delimiz bizim.

Sekiz ay kışımız dört ay yazımız,
Açlığından telef oldu bazımız,
Kasım demeden buz tutuyor özümüz,
Mayısta çözülür gölümüz bizim.

Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim

Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülcek çorbamız balımız bizim

Serdari halimiz böyle n'olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yıkılıp viran olacak
Akibet dağılır ilimiz bizim.

Serdari

Fotoğraf : Nuri Bilge Ceylan / İki Kızkardeş

Çarşamba, Aralık 05, 2007

Defne Ormanı



Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri 
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini 
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya. 

Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapmıyorlardı, çünkü kölelerini
Felsefe veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya. 

Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında.
Melih Cevdet Anday