Pazar, Kasım 26, 2006

Hayyam'laşanlardan mısınız?


-Ona niçin hayranız?
-Ona benzemek hasletinden...

-----o-----


''...İnsanoğlu, Hayyam'ın rubailerinde, kendisini, kendisinin çeşitli, birbirine zıt hallerini görmüş, şüphesini, ye'sini, aşkını, özlemini duymuş, hıncını almış, gözyaşını silmiş, sevgilisinin yüzünün yumuşaklığını hissetmiş, hayatın boşluğunu kavramış, geleceği özlemiştir; Hayyam'ın rubailerini okuyan Hayyam'laşmıştır... ''

Abdülbaki Gölpınarlı/ Hayyam ve Rubaileri, S. 41



''Hayyam günahım var diye tasalanma,

Bunun için dertlere düşmek boşuna.
Günah olacak ki, Tanrı bağışlasın:
Rahmet neye yarar günah olmayınca?

Vefasız dünya diye yakınıp durma;
Dünya elindeyken tadını çıkarsana!

Herkese vefalı olsaydı dünya,
Sıra mı gelirdi senin yaşamana.

Ay yırttı kara giysilerini;

Kalk, tam zamanıdır,doldur şarap kaseni.

Keyfine bak, çünkü bu ay;sonsuz yıllarca,
Mezarda upuzun yatar görecek seni.

Gönül dedi ki :Ben neyim ki, bir damla sadece,

Ben nerede , görmediğim koca deniz nerede!
Böyle diyen gönül, denize kavuşunca
Baktı, kendinden başka bir şey yok görünürde.

Putların , Kabe'nin istediği : Kölelik.
Çanların, ezanın dilediği : Kölelik.
Mihraptı, kiliseydi, tesbihti, salipti;
Nedir hepsinin özlediği : Kölelik.


Okunu attın mı ölüm, siperler boşuna,
O şatafatlar, altınlar, gümüşler boşuna,
Gördük bütün insan işlerinin iç yüzünü,
Tek güzel şey iyilik, başka düşler boşuna.

Benim yasam artık şarap, çalgı, eğlenti,
Dinim dinsizlik, bıraktım her ibadeti ,
Nişanlım dünyaya,ne çeyiz istersin, dedim.
Çeyizim, senin gamsız yüreğindir, dedi.

Feleğin çarkı madem dönmeyecek muradımca,
Gökler ha yedi kat olmuş , ha sekiz;bana ne?
Ölüm bütün isteklerimi yok ettikten sonra,
Ha dağda kurt yemiş beni, ha mezarda karınca...

Ben olmayınca , bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok.

Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.''
....
Ömer Hayyam (1048- 1131)
Bütün Dörtlükler /Cem Yayınevi
çev.:Sabahattin Eyuboğlu






Pazartesi, Kasım 13, 2006

Sıradana Övgü


Sıradan olmak nedense felaket gibi algılanıyor.yaşamış ,yaşayan ve yaşayacak milyarlarca insandan biri olmak...Böyle düşününce kendimizi berbat hissediyoruz ve çıkış yolları arıyoruz.başkalarından daha iyi olmayı değil, başkaları gibi olmamayı yüceltiyoruz.
Kaynak:
Sıradana Övgü /Toprak Işık (kitap kapağından...)
Kül Sanat Yayıncılık


Dünya Umuruna
Dünya umuruna meylini verme
Sen de kurtulamazsın ecel elinden

Ben filanım deyi göğsünü germe

Sen de kurtulamazsın ecel elinden

Hani Meryem, hani Onun oğlu ,İsa;

Elinde ejderha olurdu asa,

Polat kavmi ile cengeden Musa,

O da kurtulamadı ecel elinden.

İskender de gitti alemi gezdi.

Yunus balığıyla deryayı yüzdü.

Zaloğlu Rüstem'in tahtını bozdu,

O da kurtulamadı ecel elinden.

Nemrut İbrahim'le çok cenk eyledi,

Semaya kasdetti diye söylerdi,

Ahırı bir sinek helak eyledi,

O da kurtulamadı ecel elinden.

Eydür Derviş Yunus din ile iman,

Tacı tahtı , yel götürdü Süleyman,

Lokman da olmadı derdine derman,

O da kurtulamadı ecel elinden.

Yunus Emre


Gidenler Dönmüyor
İzi bile kalmadı mezar tapınakları kuranların.
Bakın, nasıl yitip gitti o tapınaklarda.
Duvarları çoktandır yıkık,
İzleri yok artık
Hiç varolmamışlar gibi.

Dönüp gelmiyorlar ki gidenler,
Başlarına ne geldiğini anlatsınlar...
Mutlu oldular mı olmadılar mı ?
Anlatmıyorlar ki yüreğimize su serpilsin
Bizlerde boylayıncaya kadar
Onların gidip sırra kadem bastığı yeri.

Eski Mısır'dan Şiirler/T .S .Halman
Foto -graf :Michal- macku

Pazar, Kasım 12, 2006

Ne Fayda...


Ak sakallı bir ermiş gibi, bugün size, sanırım artık bilinen bir anekdotu ( bayat etkisi yaratırsa özür dilerim) yineleyip;onunla çok ilintili bir şiirle,hayatın derin gerçeklerinden biri hakkında bir öğütleme sunayım:

''Çok zengin bir Amerikalı, bir gün bir nehir kıyısına gitmiş. Bakmış bir balıkçı teknesi...Teknenin hemen yanında orta yaşlarında bir balıkçı....
-Beyefendi , neden daha fazla balık tutmuyorsun?
-Daha fazla tutup ne yapacağım ki, tuttuklarım bana yetiyor.
-Daha fazla para kazanırsın.
-Daha fazla kazanıp ne yapacağım?
-Daha büyük bir tekne alırsın.
-Daha büyük bir tekne alıp, ne yapacağım?
-Daha çok para kazanırsın , sonra daha büyük bir tekne alırsın,çok daha fazla para kazanırsın.
Konuşma böyle sürerken, balıkçı Amerikalıya şu soruyu sormuş:
-Daha fazla kazandım diyelim, sonunda ne olacağım?
-Bir gün emekli olursun.Bir tekne alırsın. Bir nehir, göl veya denizde rahat rahat balık tutarsın.
Orta yaşlardaki balıkçı ,bilmiş Amerikalıya şöyle demiş:
-Beyefendi , yıllarca çok zengin olmak için çalışıp sonunda bir nehir kıyısında emekliliğimde , küçük bir teknede balık tutup, son günlerimi geçireceksem, bunca daha çok kazanmak için hırslanmanın anlamı ne? Yıllar sonra yapacağımı, ben şimdiden yapıyorum.''

Radikal Gazetesi /Türker Alkan'ın Yazısından

Gafil Gezme
Gafil gezme şaşkın, bir gün ölürsün,
Dünya kadar malın olsa ne fayda.
Söyleyen dillerin söylemez olur,
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda.

Sen söylersin, söz içinde sözün var,
Çalarsın çırparsın , oğlun , kızın var.
Şu dünyada üç beş arşın bezin var,

Tüm bedesten senin olsa ne fayda.


Kul Himmet üstadım gelse otursa,
Hakkın kelamını dile getirse,

Dünya benim diye zapta geçirse,
Karun kadar malın olsa ne fayda.

Kul Himmet

Salı, Kasım 07, 2006

Geçkin Sevgiliye



Kurban olsun kız oğlan kız tazeliği
Sendeki geçkinliğe güzel Filinna!
İstemem ellenmemiş körpe memeyi,
Bu olgun yemişler benimken koynunda.
Elin baharından güzeldir sende güz,
Sende kış, elin yazından sıcak bana!


Mabeyinci Pavlos
Çev.:Oktay Rifat / Adam Yayınları

Pazar, Kasım 05, 2006

Eski Bir Rüya


Seni bir rüyada neden gördüm bunca yıl sonra bilmiyorum.Hangi iz, hangi im taşıyıp getirdi seni aklın yitik, çıkmaz sokaklarından.Ama tekrar gördüğüme sevindim.
Güzeldin yine, inkar edilemez ,kumral belki biraz sarıya çalan saçların ve yeşil miydi, mavi miydi unuttuğum gözlerinle... Sadece, o bakışın tortusu aklımda kalmış.
Herkesin güzel bulabileceği kumaştan olduğun kesindi ve yalnız sen vardın.Aileni pek sevmezdim. Çünkü onların ufku yabancısı olduğum dünyalara aitti. Seni de çok fazla tanıdım diyemem. Ama aynı okulda ve bazı yıllar aynı sınıfta bulunmanın verdiği tanıdıklık yabana atılamaz.
Güzelliğini babandan almış olamazdın.Anneni ise hiç görmedim,göremezdim zaten.
Büyük kardeşin işe yaramazın biriydi.Kavgalarını duyardım.Hatta birine bizzat tanığım: Bir kıza laf atmak davasından, bir araba dayak yediydi.
Evinizin yerini bilirdim.Yoldan görünmezdi ama. Başka bir ev perdelerdi önünü.
Evet aynı okula giderdik , aynı sınıfa .Günün birinde taşınıp, başka bir şehre gidiverdiniz.Sen varken en güzel sendin.Sen çekip gidince, başkalarına kaldı en güzellik, yerin boş kaldı. Hani, duygularının çeşitli biçimlerde aktığı insanlarda duyumsanan türden. Kesilmiş bir ağacın bıraktığı boşluk gibi yani...
Yerinde yeni ağaçlar büyüdü sonra...
2000/

Uzakta

Anlatmak isterdim o anıyı...

Ama silindi artık...Sanki bir şey kalmamış-
uzakta kaldı çünkü,ilk gençlik yıllarımda.

Sanki yasemindendi teni...

O, Ağustos gecesi-Ağustos muydu?- gecesi...
Artık pek az anımsıyorum gözlerini, sanırım maviydiler...
Ah ! Evet maviydiler; gökyakut mavisi.

K. Kavafis
Çev.:H. Millas- Ö. İnce

Hatırlama

Sen akşamlar kadar büyülü, sıcak,
Rüyaların kadar sade ve güzeldin,
Başbaşa uzandık günlerce, ıslak

çimenlerinde yaz bahçelerinin.


Ömrün gecesinde sukun, aydınlık,
boşanan bir seldi avuçlarından.
Bir masal meyvesi gibi paylaştık mehtabı,
kırılmış dal uçlarından.


Ahmet Hamdi Tanpınar

Perşembe, Kasım 02, 2006

Askerin Ölümü


Yemyeşil bir çukur, burada bir ırmak çağlar,
Gümüş paçavraları atlara çılgınca takan.
Burada güneş mağrur dağın tepesinden parlar,
Küçük bir vadi ki bu köpürür ışıklardan.

Genç bir asker uyuyor, başı çıplak, ağzı açık,

Ve ensesi taze mavi terlerle yıkanmış...
Yeşil yatağına yağmur gibi yağıyor ışık,

Bulutların altında, solgun otlara uzanmış...

Hasta çocuklar gibi uykuda gülümsüyor,
Ayakları zambaklar içinde; askercik üşüyor.
Tabiat, beşiğinde salla onu , sıcacık sar!

Burun kanatları artık, ürpermiyor korkuyla;

Eli göğsünde, sakin, güneşte dalmış uykuya,
Yalnız sağ yanında kırmızı iki delik var.
Arthur Rimbaud