Pazartesi, Haziran 16, 2014

Muhafazakar İdeolojik Körlük ve İkiyüzlülük Üzerine

    İslamcı-Muhafazakar ideolojik zihniyet dünyası için,  "ikiyüzlü olmak" en geçerli davranış kodudur. Hatta neredeyse ideoloji olarak varlığını, bu kodu kullanışlı hale getirmesine, meşru göstermesine, gerçekleri gizlemede iyi bir örtü olmasına borçludur. Bu davranış, "her iki dünyada da cenneti garanti etmeyi" temel alan bir pragmatizm biçimidir. Tipik bir islâmcı muhafazakar "ne yardan ne serden" geçer. Bu davranış kodu yapısı gereği genel geçer ahlaki bir süzgeci devre dışı bırakır. İki dünyanın da nimetlerinden vazgeçemeyen mümin sadece kendi zihniyet dünyasında geçer akçe olan pragmatik bir ahlak anlayışı yaratır. Üstelik bu öyle bir ahlaktır ki herkese de pazarlanabilir. Çünkü en ahlaklının kendisi olduğuna yönelik bir körlüğü de içerir. Bu körlük; çıkarcılık, kapalılık ve bilgisizlik üzerine temellenir. Güce bağlılık ve ondan korku da harcını döker. Bu haliyle kendisi dışındakilere ahlak ihraç ederken, "Bakmaz haline, Hasandağı'na oduna gider." durumu yaşanır.
    Kendi içinde bir reform beklentisinde olan kimi islami kesimlerin islami ideolojiyi köklü bir eleştici süzgecinden geçirirken ilk sorgulamaları gereken ( sorgulama kelimesi, din sözkonusu iken belirli bir sınırlılığı içerir manada...) ahlaki yapısal sorun olarak, bu davranışsal kod karşılarına çıkar. Bu kesimler kendilerinde varolduğunu düşündükleri, aslında yeni olan veya sonradan eklemlenmiş, daha genel geçer evrensel kabulu olan ahlaki davranış ve anlayışın dinin temeli olduğunu dillendirirken, aslında çok bariz farketmeleri gereken, "eğer öyle ise, neden böyle?" şeklinde basitçe diyebileceğimiz yaman çelişkileri inançsal körlük nedeniyle görmez ya da dışardan bakınca "başkasının yalanına gerekçe arayan" konumu  muhafaza ederek belki de o bekledikleri değişimin önünde kendileri dikilmek zorunda kalırlar. Oysa olumsuzluklarla yüzleşip, hatalar kabullenilmeden değişim olmaz.
    Bizim coğrafyamızda, adına "müslüman sol " denilen, bizim de "vicdani müslümanlık" diyebileceğimiz anlayış, aslında bu eleştiri ve yorumlama tarzıyla, kendi coğrafyasının ve sosyokültürel ard birikiminin  dizayn ettiği bir din anlayışının tezahürleridir. Bu yeniden üretim bu insanların düşünce ve inanç dünyalarına büyük ölçüde Anadolu'da adına "eren, ermiş, evliya, rind" diyebileceğimiz yaşam önderleri, düşünce ve gönül adamlarının doğal çabasıyla eklenlenmiştir. Bu gün bu müslümanların inançlarında hayranlık duyduğu çoğu unsur, bu insanların çabalarının bir ürünüdür. Kendileri bunun tam tersini düşünselerde diğer coğrafyalarda aynı dinin, aynı insani ve vicdani sonuçlar doğurmaması, kendilerinin, aynı inanç dünyası içinde çağdaş değer yargıları ölçütünde yorumlandığında ciddi bir fark yaratması, söylediğim gerekçeye haklılık yaratır..
      Merkezinden uzaklaştıkça, coğrafyası genişledikçe, bu farklılaşan coğrafyalarda hayata başka pencereden bakan insanların yaşamına sokuldukça din eleştiriye ve yoruma tabi kalmıştır. Dinler başka diyarlara zorla nüfuz etmiştir ama farklı yorumlanmasına engel olamamıştır.
     Bugün için olumlu bulduğumuz, ve diyalektik bir gerekçe ile sayılarının artmasını umduğumuz bu inançsal yol, mevcut durumda en ciddi eleştirisini içinden çıktığı kesimlerin bu davranışsal koduna yöneltmesi ciddiye alınacak bir umut doğurmaktadır.