Perşembe, Mayıs 25, 2006

Korku toplumu-Linç Toplumu


Mesut Çiçek'in express'deki yazısından alıntı:
' 'Ya güçten yana olacaksınız ya da hukuktan ve adaletten.gerçek ayrım bu.Emekli askeri hakimÜmit Kardaş,kendisiyle yaptığımız söyleşide meseleyi böyle özetliyor.
Söz konusu güç hem silahlı ,hem külahlı.Külahı silahından daha güçlü:İçinde anayasa gibi bir meşruiyet,irtica gibi bir mazeret,''asker millet gibi bir ideoloji,holding medyası gibi bir işbirlikçi mevcut.''hukuk''dedikleri böyle bir külah,bir illüzyon gösterisidir ki,tavşanda peydahlar,suçlu da.Adalet mi? O bir dış mihrak.
Herhangi bir güç hukukun-evrensel anlamıyla hukukun-üstündeyse yargıdan muafsa ,hikmetinden sual olunmazsa,onun olduğu yerde adalet olabilir mi?
Bu tür rejimlerin siyasi literatürde bir adı ,sanı var:Faşizm.Belirleyici özellikleri,''tek''çi olmaları.Tek millet,tek lider,tek dil,tek din ,tek mezhep,tek ırk...
Bunca''tek''lik ancak tek parti ile olabileceğinden,faşizm bir tek parti rejimi.Evrensel olarak böyle, ama burası başka bir gezegen.Bu mıntıkanın faşizmi çok partili faşizm.Bütün partiler ''tek''çi,aksi halde iktidar olmak bir yana,meclis'e dahi girmeleri mümkün değil,bir kaza olur da girerlerse icaplarına bakılır.
...
Türk usulü faşizm böyle bir rejim.Çok partili,parlementer,''serbest''seçimli.Bu sayede demokrasi illüzyonu yaratılıyor.''hukuk ''devleti görüntüsüne bürünüyor.Ama gün gelip ''allahın sopası yok ki ''dedirten bir kaza veye bir suçüstü olunca , örtülü faşizm alenileşiyor.ve güç gösterisi başlıyor:Bakanlar Kurulu'nave ilgili devlet kurumlarına gereken komut veriliyor,gereken operasyon yapılıyor.Bütün bunlar olurkentoplumun ekseriyeti sesini çıkarmıyor.Çünkü ses çıkaranların başına neler geldiği biliniyor.
Faşizm korku rejimi,hükmettiği toplumunda korku toplumu olması kaçınılmaz .Korku yalnız sinme değil,saldırganlık da yaratıyor.Korku toplumu linç toplumu aynı zaman da. ''

Alıntı Kaynak:Express dergisi -sayı 61

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Elden Geldiğince

Dilediğin gibi kuramıyorsan hayatını
hiç olmazsa şunu dene
elden geldiğince:Rezil etme onu
kalabalığın sürtüşmelerinde
koşuşturmalarda,gevezeliklerde.
Rezil etme onu sürükleyerek,
dolaştırarak,teşhir ederek öyle,
yabancı bir yüke dönüşünceye kadar
o gündelik budalalıklarında
ilişkilerin ve alışverişlerin.
Konstantinos Kavafis
çev:H.Millas-Ö.İnce

Çarşamba, Mayıs 17, 2006

Bulutlar




Söyle bana anlaşılmaz adam,kimi seversin en çok,ananı mı,
babanı mı,bacını mı,yoksa kardeşini mi?
''Ne anam, ne babam var,ne bacım, ne de kardeşim.''
''Dostlarını mı?''
''Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.''
''Yurdunu mu?''
''Hangi enlemdedir bilmem.''
''Güzelliği mi ?''
''Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.''
''Altını mı?''
''Siz tanrıya nasıl kin beslerseniz,ben de ona öylesine kin beslerim.''
''Peki,neyi seversinöyleyse sen,olağanüstü yabancı?''
Bulutları severim...İşte şu...Şu geçip giden bulutları..
Eşsiz bulutları!''
C.Baudlaire
Türkçe:T.Yücel

Pazartesi, Mayıs 08, 2006

Hafta Sonu

Bu hafta sonu , gazete ve dergiyle zaman geçirdim .Ne vakittir yolumu gözleyen express ve birikim sayıları bundan ziyadesi ile memnun oldu sanırım.Tam ki bunaldım Muğla'ya kaçmaya karar verdim pazar öğle sonrası.Hem saçımda yük olmaya başlamıştı ,kestiririm dedim. Evde yiyecek kuru ekmek kalmıştı.Alış verişte cabası olur dedim...Sinemaya gitmek aklımda yoktu. Ama Önünden geçerken ''Operadaki Hayalet '' filmi ilgimi çekti.Girmeye karar verdim.Benden önce, hani şu Muğla'da dizi film çekiyorlar ya,onun oyuncusu sanırım ,-izlediğimden değil ,televizyonda birkaç kez görmüşüm-, bir bayanla aynı filme bilet aldı .Derken salonun önünde film saatini beklemeye başladık. Ne olduysa onlar vazgeçip çıktılar. Ben tek kaldım .
Saat geldi. İçeri girip tek başıma koltuğa kuruldum . Oh! yerim pekte güzeldi.Birazdan makinist geldi:
-Operadaki hayaleti'mi izleyeceksiniz?
-Evet.
Sonra dışarı çıktı.Birazdan yine geldi:
-Siz teksiniz .Filmi izlemek istiyor musunuz?
-Valla, izlemek için geldim .yoksa burada işim ne?
Benim müzik sevmediğime kanaat getirmiş olacak ki :
-Baştan sona müzik,fazla bir şey yok.Ama yine de izlemek istiyorsanız...
-Ben izlemek istemesem burada olmazdım zaten. Ama sizi de zor durumda bırakmayayım ,diyerek dışarı yöneldim.Onlarda rahat bir nefes aldı.
-Muğla alacağın olsun bir hafta sonu zevki yaşayacaktık.Ben Muğla'yı beğendirmeye çalışırken bunu Öncül'e nasıl anlatırım şimdi....

Ana ve Babalık Ehliyeti

Dursun Bey, ne zaman sorunlu öğrencileriyle yaşadıkları canına tak etse ,herkesin çocuk yapma özgürlüğünün olmaması gerektiği yönünde görüş bildiriyor.Ona göre devletin düzenleyeceği kurslardan mezun olmalı anne baba...Bu sorumluluğu taşımayacağı düşünülen kişilere böyle bir ehliyet verilmemeli. Dolayısıyla o kişiler de çocuk yapmamalı.
Onun ne hissettiğini anladığım için ve devletin yurtlarında kalan binlerce ana - babasız sorunlu çocukları da özellikle son günlerde Öncül'den dinlediğim için ona hak vermemek elde değil.Biz yıllardır ne çok sorunlu öğrencilerle karşılaşıyoruz haberiniz var mı?Türkiye'nin dört bir yanında anne baba ilgisinden yoksun ne çok çocuk var bir düşünün.Hayat gailelerinin sürüklediği insanların çocukları, allaha emanet yaşayan...
Tüm bunları söyleyince insan o duvar yazısını hatırlamadan edemiyor:''Hayat seks yolu ile geçen bir hastalıktır.'' O hastalığın sağıltılması ile uğraşan ve birazcık bile duyarlılığı olan öğretmenlerin böyle düşünmesi normal değil mi ?
Bunları Dursun Bey'le zaman zaman konuşuyoruz da ,en son bundan bahsettiğimizin ertesinde TRT radyolarının birinde aynı minvalde tartışılan bir program dinledim.Dinleyicilerden görüş bildirmelerini istiyordu.Dursun Hocam dinleseydi ne diyeceği belli tahmin edeceğiniz gibi.Şimdiye kadar -ilk bakışta-hak verir şekil de konuştuğum bu konu hakkında benim görüşüm istense, aynı görüşü yineliyemiyeceğim.
Böyle konularda her zaman empati yararlı olmuştur.Hatta empati yeteneğinin faşizmin en büyük düşmanı olduğunu düşünürüm.Faşizm ise öyle bir şey ki bir faşistte bile sorsanız faşizm kötü bir şeydir.O bencilliklerin en büyüğüdür.İyi, küçük bencillikler de elbette vardır.Kendi iyiliğini bile güdemeyen bir insandan kime ne hayır gele ki...Biz şimdi adam daha çocuk isteyip istemediğini bile düşünmemişken karşısına dikilip :''Hooop dur kardeşim .senin ehliyetin yok ,çek kenara,öde cezayı ,doğum kontrolü uygulamadan hayat trafiğine çıktın'' mı diyeceğiz?Özellikle geleneksel değer yargıları ile yoğrulmuş , tipik bir sıradan vatandaşa bunu ne hakla söyleyebilirsin.Özgürlüğünü sınırlamadan kullandığı -en azından yasalarla-tek alan gibi...
Kaldı ki hayat her şeyi ile öyle hesaba kitaba gelen bir şey değildir.Öyle olsaydı nerde kalırdı ki heyecanı.
Hayatı yaşanır yapan bu hesaba gelmeyen yanları değil midir?Aşk gibi...Bozgunları ve zaferleri ile hayat hayata benzer .Her şey hesap edilir olsa bile, hayat keşfedilmeden yaşanır mı?Elbette insan hayatı belli bir standarda oturtmak ister.O standartlar koydukça yeni bozunumlar hayatın dengesini bozar.
Dursun Bey'in ya da hepimizin şikayet ettiği şeyler değişecek, değişmeli tabi ki .Ama evrimsiz devrim olmayacağı gerçeği ile hareketle ,gözümüz ufka bakarken ufkun önüne zorba duvarlar örmeyelim.