Perşembe, Şubat 26, 2009
Pokut Türküsü
Yarum basma çamure
bulurler izumuzi.
Karuşelum dumana,
yitti sansunler bizi.
Şu yalanci dunyada
her canlı bir eş arar.
Taşun kalbi yok ama
oni da yosun sarar.
Anonim
Sevdan aldi aklumi
sadece canum kaldi.
Delikanli adumden
geriya deli kaldi.
Nihat Ataman
Kaynak : Fatih Yaşar / Kıyıların Ardı (albüm )
Çarşamba, Şubat 25, 2009
Perşembe, Şubat 19, 2009
Reel Atatürkçülük
Amerikancılıktır, Amerikan üsleridir, Natoculuktur, Kore'ye, Somali'ye, Afganistan'a asker göndermektir.Bağnaz milliyetçiliktir, devleti kutsayıp fetişleştirmektir, İMF'ciliktir, ülkenin geleceğini çokuluslu şirketlerin insafına terketmektir. Cuntacılıktır, militarizmdir, yurt dışındaki imamların maaşlarını Suudi Rabıta örgütüne ödetmektir. Aydınlanmanın, demokratikleşmenin, sosyalizmin önünü kesmek üzere devlet desteği ve olanaklarıyladinci gericiliği besleyip, sonra da irticayla mücadele adı altında "postmodern darbe" yapmaktır. Sosyalizm düşmanlığıdır, özgürlük ve demokrasi fobisidir, iç ve dış düşmansız yaşayamamaktır.Farklı düşünmenin hain, muhalifin düşman sayılmasıdır. Toplumun rantiyeler ve spekülatörler tarafından rehin alınmasıdır. Ülkenin varını yoğunu özelleştirme adı altında yağmalamaktır, kürt varlığının inkarıdır. Muvazaa ( danışık ) partileriyle halkı oyalayıp demokrasi oyunu oynamaktır. Susurluk'tur, Şemdinli'dir.
/ Fikret Başkaya
Okul
Çünkü okulda sevgiyle öğrendiğim bir başka şey de bir “otorite” olarak öğretmenin iktidarıydı.Pamuk Apartmanı’ndaki aile kalabalığının dağınık ve parçalı bir hali vardı, kalabalık yemeklerde her kafadan bir ses çıkardı. Aile birbirine sevgi, alışkanlık ve yemek saatleri gibi kimsenin tartışmadığı kurallarla sanki kendiliğinden bağlanmıştı. Evde babam bir otorite ve iktidar merkezi gibi değildi hiç, az gözükür, arada bir kaybolurdu. Daha önemlisi, ağabeyimle beni hiç mi hiç azarlamaz, beğenmediği bir şey yaparsak kaşlarını bile çatmazdı. Daha sonraki yıllarda arkadaşlarına bizi tanıştırırken söylediği “Bunlar da benim iki küçük kardeşim” sözünü babam gerçekten hak ediyordu. Bu yüzden evde “otorite” olarak yalnızca annemi tanımıştım. Ama onun benim üzerimdeki gücü de benim dışımda, yabancı bir “iktidar merkezi” olmaktan çok benim tarafımdan gelen sevilme, okşanma ve beğenilme isteğinden kaynaklanıyordu. Bu yüzden öğretmenin yirmi beş kişilik sınıf üzerindeki gücü beni ilgilendirdi.Belki de onunla annemi biraz özdeşleştirdiğim için, içimde öğretmenden onay almak için bitip tükenmez bir istek vardı. Yalnız her soruya cevap vermek istemez, ödevlerimi iyi yapmak, öğretmen tarafından sevilmek, farklı ve akıllı gözükmek de isterdim. “Ellerinizi böyle kavuşturarak konuşmadan oturun,” derdi öğretmen ve bütün ders ellerimi göğsümün üzerine kavuşturur, sabırla otururdum. Ama yavaş yavaş her soruya cevap yetiştirmenin, bir aritmetik problemini herkesten önce çözmenin ya da en iyi notları almanın zevkleri solmaya, derslerde vakti hiç geçmemeye, zaman bazan inanılmaz bir yavaşlıkla akmaya başladı. (devamını okuyun)
Orhan Pamuk / ( Kitap-lık Dergisi, Sayı:65, Kasım 2003)
Tarihçi - Methiye
Çarşamba, Şubat 18, 2009
Bilmem
Suç ve İnanç
Kenneth V. Lanning
FBI Uzmanı
Kaynak : Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı / s.159
/ Carl Sagan
Pazar, Şubat 15, 2009
Körleşme
İnsan anlayışı kuru bir ışık değildir; istenç ve duygu dünyası ile beslenir; işte " birinin yapacağı şekliyle ilim " dediğimiz ilimler buradan türer. İnanmayı yeğlediğine, daha kolay inanır insan. Bu nedenle, zor şeyleri araştırmaya sabrı yetmedi için reddeder; akla yatkın olanları umudu azalttığından; doğanın derinliklerini, batıl inançlı olduğundan; deneyimin ışığını, kibrinden; alışılmadık inanışları, bayağı görüşlere bağlılığından dolayı reddeder. Kısacası, duyguların anlayışı gölgeleyip kirlettiği böyle sayısız ve farkına bile varılamaz yol vardır.
Francis Bacon
Novum Organon ( 1620 )
Türkçe : Miyase Göktepeli
İnanç Ahlakı
Bir gemi sahibi, denize bir göçmen gemisi göndermek üzereydi. Gemisinin eski, yapımının da kötü olduğunu, çok kereler denize açılıp çok yerler gördüğünü, sık sık onarım gerektirdiğini biliyordu. Kimi kişiler kendisine, o geminin denize açılmayacak kadar çok eski ve bakımsız olduğu yolunda kuşku beslediklerini söylüyorlardı. Bu kuşkular, aklını kuşatmaya onu mutsuz etmeye başlamıştı. Belki de diye düşünüyordu, gemiyi kızağa çektirip ne denli çok para tutarsa tutsun iyice bir elden geçirtmeliyim. Ne var ki gemi denize açılmazdan az önce, bu karamsar düşüncelerden kurtulmayı başarmıştı. Kendi kendisine, geminin bir çok kötü hava koşullarına dayandığını ve bir çok yolculuğu güvenle tamamladığını ve bu yolculuktan sağ salim dönmeyeceğini düşünmenin anlamsız olduğunu söyleyip duruyordu. Yurtlarını bırakıp şanslarını başka yerde denemeye çıkan bu mutsuz aileleri koruyacağı kuşkusuz olan Tanrı'ya güvenmeliydi. yapımcı ve müteahhitlerin dürüstlüğü konusunda beynini kemiren bu yersiz kuşkuları bir kenara atacaktı. Böylelikle geminin tümüyle güvenli, sefere hazır olduğuna içtenlikle inandırdı kendini. Limandan ayrılışını gönlü ferah, içi; yolcuların yeni evlerinde huzur bulmaları yolunda iyi dileklerle dolu olarak izledi. Gemi okyanusun ortasında battığında da sigortadan parasını aldı. Ne söyleyebiliriz bu adam için? Elbette ki, onca insanın ölümünden sorumlu olduğunu. Gemisinin sağlamlığına içtenlikle inanmış olduğu doğru; ne var ki inancının içtenliği onu hiç bir şekilde haklı çıkarmaz; çünkü öylesi bir kanıta inanmaya hiç hakkı yoktu. İnancını sabırla araştırmak yoluyla dürüstçe edinmemiş, kuşkularını bastırmakla yetinmişti.
William K. Clifford
İnanç Ahlakı ( 1874 )
Türkçe : Miyase Göktepeli
Cumartesi, Şubat 14, 2009
Modern Darwincilik
Evet, Darwinci bakış ters yüz edilip gülünç bir şekilde kötüye kullanılabilir: Doymak bilmez hırsız baronlar, gırtlak gırtlağa rekabetlerini, Toplumsal Darwincilikle açıklayabilir; Naziler ve diğer ırkçılar, soykırımlarını haklı göstermek için " en güçlünün yaşaması " ndan söz edebilirler. Ancak, John D. Rockefeller ya da Adolf Hitler'i Darwin yaratmadı. Açgözlülük, Endüstri Devrimi, serbest girişim sistemi, hükümetin güçlü kesimler tarafından kokuşmuş bir kurum haline getirilmesi, on dokuzuncu yüzyıl kapitalizmini açıklamaya yeterli unsurlar. Etnomerkezcilik, yabancı düşmanlığı, toplumsal hiyerarşiler, Almanya'da uzun bir tarihi olan Musevi düşmanlığı, Versailles Anlaşması, Almanların çocuk yetiştirme uygulamaları, enflasyon ve büyük ekonomik sarsıntı, Hitler'in güç kazanmasını açıklamaya yeterli. Darwin olsa da olmasa da bu olayların ya da benzerlerinin yine gerçekleşecek olması şansı çok yüksek. Modern Darwincilik açıkça ortaya koyuyor ki, daha az acımasız özellikler, hırsız baronların ya da Führer'lerin pek hoşlanmayacağı -fedakarlık, genel zeka, şefkat gibi- özellikler yaşamda kalmanın anahtarı olabilir.
Carl Sagan
/ Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı / s. 267 / Tübitak
İncil
İncil'in yarıdan fazlasını dolduran açık saçık öyküleri, şehvetli zevk düşkünü yaşamları, zalim ve işkenceci infazları, amansız intikamları her okuyuşumuzda göreceğiz ki, ona tanrının değil iblisin sözü demek daha tutarlı olacak. Bu kitap... insanlığı kokuşturup canavarlaştırmaya yaramıştır.
Thomas Paine
Darwin 200 Yaşında
Cehalet bilgiden daha fazla güven telkin eder : Şu ya da bu sorunun bilim tarafından asla çözülemeyeceğini kendinden öylesine emin bir ifadeyle ileri sürenler, çok bilenler değil az bilenlerdir.
Charles Darwin
Giriş, Türlerin kökeni ( 1871 )