Pazartesi, Mart 26, 2007

Dünya Malı




Yasada: Şu senindir, bu benim.

Tarikatta:Hem senindir , hem benim .
Hakikatte: Ne senindir, ne benim.

Hacı Bektaş-ı Veli

Salı, Mart 20, 2007

Adalet Denizi


Adalet denizine açılırsan,
tatlı bir rüzgar alıp götürürse seni,
bora yırtıp atamayacaktır yelkenini,
teknen başıboş , yalpa vurmayacaktır.
Ne yelkenin kırılacaktır, ne de serenin...
Karaya oturmayacaktır.
Ne de sel alıp götürecektir tekneni.
Irmağın kötülükleri çarpmayacak seni,
ürkmüş bir yüz bile görmeyeceksin.
Balıklar çıkacak karşına kıvıl kıvıl,
yağlı tavuklar alacak çevreni.
Çünkü sen öksüzlerin babası,
dulların kocası,
terkedilmiş kadının ağabeyisi,
anasızların şefkatli anasısın.

Eski Mısırdan Şiirler /YKY

Talat Sait Halman

Pazartesi, Mart 19, 2007

Değişik


İş Hayatım Niye (.)oktan...

Sevmediğim okul binaları- beğenmediğim sınıflar-uymak zorunda olduğum zaman çizelgesi-çocuksuz evlilik olmayacağına inanmış ana babalar- bazı güdük duyguları tatmin etmek doğrulmuş çocuklar-belirli gün ve haftalar- bayramlar-resmi teamüller-eğitimi toplumsal bir görev değil bir satılık meta haline getirmeye çalışan çağımız düzen anlayışı- bunun yaratacağı sonuçları göremeyen , dar kafalı siyaset erbabı (!?)-inanmadan yapmak / yaptırmak zorunda kaldığım davranışlar-resmi hiyerarşi -hiyerarşiye bir çalışan olarak hiçbir müdahale hakkı olmayan ben- ''öğretmenlik sevgi mesleğidir, fedakarlık mesleğidir arkadaşlar '' türünden klişeler - resmi görevleri yerine getirmekten başka pek elle tutulur bir işe yaramayan ve niye uzadığını anlamadığım resmi toplantılar- Hiçbir işe yaramadığını düşündüğüm sadece üst makam görsün diye doldurduğum kimi resmi formlar- öğrenciyken benden istenen ve benim nefret ettiğim bazı şeyleri ve durumları şimdi benim istiyor ve bekliyor olmam ; öyle ki bunlara çoğu zaman kendimi kaptırmam-tepeden emredilen her şeyi allahın emri gibi kanıksayan , hak aramayı bir tür vatana ihanet olarak algılayan meslektaşlar - sadece kendine benzeyeni kabullenen vatandaşlar - ve düşündükçe akla gelen başka başka durumlar...

Değişik

Başka türlü bir şey benim istediğim:
Ne ağaca benzer, ne de buluta.
Burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..

Can Yücel

Cumartesi, Mart 17, 2007

Çanakkale Söylenceleri


''...
Fala bakarak nasıl savaş harekatına girişmek akıldışı ise, önemli bir zaferin arkasındaki nedenleri bir kişinin rüyasına, mucizevi doğa olaylarına ya da fantastik varlıklara bağlamak da o ölçüde akıldışıdır.
Çanakkale bağlamında gözden geçirdiğimiz menkıbe olgusunu özendirenlerin (*) aslında tarihle ilgilenmedikleri, aksine tarihi ve tarihi kişilikleri birer araç ya da figüran gibi görerek, yaygınlaştırmak istedikleri dinsel bakış açısını gerekçelendirmek için kullanma çabası içinde oldukları anlaşılmaktadır. Dar bir yarımadanın üzerinde binlerce askerin şehit olmasını ve elde edilen zaferi fırsat bilip, bu zaferin olaganüstülükler sayesinde kazanıldığını savlayarak savaşanları önemsizleştirmek, şehitlik üzerinden '' öbür dünya özentisini '' artırmak, güya ruhlar ötesi alemden bu dünyaya iletiler ulaştığını yineleyip, bir mekanı kutsal kişilerin ziyaretine mazhar olduğu inancıyla kutsallaştırıp buraya yönelen ilgiyi maddi; manevi ve siyasi çıkar ve beklentiler için malzeme yapmak, her şeyden önce burada canını feda eden askerlerin anısına bir saygısızlık olarak görülmelidir.
Bu menkıbeleri özendiren yayınları incelediğimizde, tarihten ve günümüzden bazı isimlerin ön plana çıktığı / çıkarıldığı görülüyor. Bu isimlerin tanıtımında mensubu oldukları tarikatların öne çıkarıldığı da gözden kaçmamaktadır. Bu yaklaşımın ise menkıbe edebiyatının bu anılan tarikatlar tarafından beslendiği teşvik edildiği ve kullanıldığı düşüncesini desteklediği ortadadır. Bu savaşın sadece dua , namaz ve olaganüstü ilahi yardımlarla kazanıldığını savlayarak insanlarda salt '' kulluk '' düşüncesini geliştirmek , herhalde onları diledikleri gibi ''gütmek '' isteyen kişilerin isteyebileceği bir şey olsa gerektir. Bu çevrelerin , tarihten '' güya '' ibret alınsın derken, aslında bu kulluk rolünü pekiştirmeyi amaçladıkları ve bilimsel düşüncenin neden -sonuç bağlantısına asla itibar etmedikleri açıktır. Tarihten ders almanın yolu , bilim olarak tarihi tersten okumak , bilime aykırı durmak olmamalıdır. Şehitlere saygı tarihe saygıyı da gerektirir.
çünkü bu tarihi onlar yazdılar.''
Prof. Dr. Ali Osman Öztürk /Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi-Eğitim Fakültesi
Çanakkale Söylenceleri/ Tarihten Ders Almak mı , Tarihi ters Okumak mı? / sayfa:76-83
Toplumsal Tarih Dergisi /Şubat 2007/ 158
(*) Yazının bütününde bu konu ayrıntılı olarak incelenmiş . Bu alıntı yazının son bölümüdür.

Perşembe, Mart 15, 2007

Teselli

12

Se la mia vita da I’aspro tormento

Hayatım buruk acıdan

Sakınabilirse kendini ve kaygılardan,

Görecek kadar, gücüyle son yılların,

Kadınım, ferinin söndüğünü güzel gözlerinizin


Ve saf altın saçların gümüşe döndüğünü

Ve bıraktığınızı taçlarla yeşil giysileri

Ve çehrenizin solduğunu, yitimlerimde

Yakınmaktan beni alıkoyup uzak tutan,


o zaman aşk cesaret verecek bana

size açacak kadar dertlerimi,

nasıl geçtiğini yılların, gün ve saatlerin;


ve zaman karşı olsa da güzel arzularıma,

hiç değilse engellemeyecek üzüntüme

biraz yardım ulaşmasını geciken iç çekişlerden.

Francesco Petrarca

Türkçe:Kemal Atakay /

Canzoniere /YKY


Perşembe, Mart 08, 2007

Yelkenli


Beliriyor yalnız bir yelkenli
denizin mavi dumanında.
Bu uzak ülkede nedir aradığı?
Nedir bıraktığı öz yurdunda?

Deniz çalkantılı, ıslık çalıyor rüzgar,

eğiliyor direk gıcırdıyor...
Yazık, ne mutluluktur aradığı onun

ne de mutluluktan kaçıyor!

Üstünde güneşin altın ışıkları

altında mavi bir akıntı, parlak...
Fırtınadır o isyancının aradığı

sanki fırtınada dinginlik bulacak!
1832
Mihail Yuryeviç Lermontov
Türkçe:Ataol Behramoğlu
Hançer / Adam Yayınları



Pazartesi, Mart 05, 2007

Poyraz


Öfkeli poyraz, neden
kıyı sazlarını ovaya doğru eğiyorsun?
Neden uzaktaki ufka
bulutları böyle hırsla kovalıyorsun?

Az önce gök kubbesi
kara bulut kümelerini sımsıkı sarınmıştı.
Az önce gururlu bir güzellikle
yükseliyordu tepede meşe ağacı...

Fakat koptun ve coşup taştın sen,
borayla ve şanla gürledin-
kattın önüne kibirli bulutları,
azametli meşeyi alaşağı ettin.

Şimdi bırakta güneşin parlak çehresi
sevinçle ışıldasın artık,
yel oynasın bulutçukla,
ve usulca dalgırlansın sazlık.
1824
Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Türkçe:Ataol Behramoğlu
İnsanüstü Bir Anıt Diktim Kendime/ Adam Yayınları