Salı, Kasım 23, 2010

Ne’m Kaldı

    Türkçe'de, güzel sevdasını  bu kadar içli, sade, vurucu ve ender ahenkte dile getiren müthiş ozan.
    Buyrun, buradan yak'ın :




Terkeyleyim seni hey kaşı keman, 
Vefası olmayan yârda ne’m kaldı. 
Hiç mi yok sevdiğim göğsünde iman, 
Beni mecnun eden yârda ne’m kaldı. 


Felek benden beter etsin hâlini, 
Ben ölürsem yadlar sarsın belini, 
Garip bülbül güle versin meylini, 
Figanım arttıran yârdan ne’m kaldı. 


Akar gözüm yaşı bir dem silinmez, 
Ko başım sağ olsun yâr mı bulunmaz, 
O yârin yanında kadrim bilinmez, 
Kadrimi bilmeyen yârda ne’m kaldı. 


Karacaoğlan der ki severim candan, 
Can esirgemezdim cananım senden, 
İşittim sevdiğim vazgeçmiş benden, 
Giderim gurbete daha ne’m kaldı.

             ------  0  ------


Şurda bir güzelin salınışını, 
Selviye benzettim, dallar içinde. 
Irmak kenarında, derya yüzünde ,
Kuğuya benzettim, göller içinde. 

Yürü güzel yürü, yolun basmazlar, 
Söyledip de şirin dilin kesmezler, 
Güzel sevmiş deyi çekip asmazlar,
Koy ben de söylenem diller içinde. 

Benim yarim gelişinden bellidir, 
Ak elleri deste deste güllüdür, 
Eşinden ayrılan neden bellidir, 
Gezer melil melil iller içinde. 

Alına da deli gönül alına, 
Ciğerciğim aşk oduna deline, 
İller atlas giye, çıkıp salına, 
Ko, ben de kalayım çullar içinde. 

Karac'oğlan der ki, işim zar m'ola, 
Aşk kemendi boynumuza dar m'ola, 
Acep yarim gibi güzel var m'ola, 
Hakk'ın yarattığı kullar içinde.

Salı, Kasım 02, 2010

Güzel, Ne Güzel Olmuşsun


Güzel ne güzel olmuşsun
Görülmeyi görülmeyi...
Siyah zülfün tel tel olmuş,
Örülmeyi örülmeyi...

Bahçende gülün güllenmiş,
Şeyda bülbülün dilenmiş,
Koynunda memem kirlenmiş,
Emilmeyi emilmeyi...

Mendili yudum arıttım,
Gülün dalında kuruttum,
Adın ne idi unuttum,
Sorulmayı sorulmayı...

Seğirttim ardından yettim,
Eğildim yüzünden öptüm,
Adın bilirdim unuttum,
Çağırmayı çağırmayı...

Benim yarim bana küsmüş,
Zülfünü gerdana dökmüş,
Muhabbeti benden kesmiş,
Sevilmeyi sevilmeyi...

Çağır Karac'oğlan çağır,
Taş düştüğü yerde ağır,
Yiğit sevdiğinden soğur,
Sarılmayı sarılmayı...



...........................



Nedendir de kömür gözlüm nedendir
Şu benim geceler uyumadığım?
Çetin derler ayrılığın derdini,
Ayrılık derdine doyamadığım.

Dostun bahçesine yad eller dolmuş,
Gülünü toplarken fidanın kırmış,
Şurda bir kötünün koynuna girmiş,
Şu benim sevmeye kıyamadığım.

Kömür gözlüm seni sevdim sakındım,
İndim has bahçeye güller sokundum,
Bilmiyorum nerelerine dokundum,
Bir belli haberin alamadığım.

Karac'oğlan der ki yandım da öldüm,
Her deliliği ben kendimde buldum,
Dolanıp da kavil yerine geldim,
Kavil yerlerinde bulamadığım...

Cumartesi, Ekim 30, 2010

Eşitsizlikler

       Sağlığı olumsuz olarak etkileyen etmenlerin ardındaki temel neden olarak tanımlanan eşitsizlikler, toplumları önemli düzeyde etkilemeleri, ciddi ve kalıcı sağlık sorunlarına yol açmaları nedenleriyle devletler tarafından en önemli toplumsal sorun olarak kabul edilmelidir. 


    Bozuk gelir dağılımı, kötü çalışma koşulları, sosyal koruma politikalarından uzaklaşılması, savunmasız grupların giderek büyümesi, küresel iklim değişikliği ve çevre sorunları sağlığı tehdit etmektedir. 


    Eşitsizlikler uçurumunun yanı sıra, kaynak yaratma olanaklarının kısıtlı olması gibi etmenler de bireylerin ve toplumun sağlığını daha da olumsuz olarak etkilemektedir. Bu alanda küresel ve ulusal düzeyde çok sayıda bilimsel kanıt üretilmiştir. Bugün geldiğimiz noktada devletin sağlık hizmetlerindeki sosyal devlet rolüne her zamandan daha fazla gereksinim duyulmaktadır.''


ntvmsnbc

Pazartesi, Ekim 25, 2010

VITAL - Saying


VITAL

Mullaghmore Head


Mullaghmore Head

Düzen ve Kurnazlık





"Yaratıcı akıl" ile "doğruyu bulma" atılımlarından yoksun toplumlarda, kurnazlık ağır basar. Ve ortaya, önüne gelenin birbirinin gözünü boyamaya kalktığı bir madrabazlık panayırı çıkar... Böylesine bol tepişmeli bir sıçan yuvasında ise ne güven, ne huzur, ne de doğrulara dönük rahatlamalar olur... Karşılıklı kurnazlıklar, hemen herkesi aynı ölçüde bir yaşam felcine uğratır... 

Cuma, Ekim 15, 2010

Gölge Etme

Müthiş hikaye vesselam! 


Alexander


İskender var ya;
hani şu büyük dedikleri...
Günlerden bir gün
dersler aldığı hocasına demiş ki:
-Hocam,
Var mı senin de bir hocan?


Hocası da hocaymış hani.
Koskoca Aristo...
Aristo demiş ki:
-İskender,var benim de hoca olarak gördüğüm,
sevip saydığım bir büyüğüm.
Lakin, Anadolu'da yaşar...


-Gidelim, demiş İskender.
Yola koyulmuşlar,
Sinop a doğru...
-Benim hocam, demiş Aristo
Bir fıçının içinde yaşar.
İsmi Diyojen'dir.
Bu dünyadan çekmiştir elini eteğini,
paçavralar içindedir.
Bir su kabı vardı eskiden
lakin, bir gün çeşmeden 
su içen çocukları görmüş,
Elleri ile içtiklerini görünce,
Bu kaba da ihtiyacım yok deyip onu da atmış.
Deniz kıyısında, 
hiç bir şeyi olmadan yaşar Diyojen...


Derken, Sinop'a varmışlar.
Kıyıya, kıyıya, kıyıya gitmişler
Kıyıya, kıyıya, kıyıya doğru...
Atından inmiş İskender.
Bakmış fıçıyı görünce.
Parlayan zırhı,
kocaman kırmızı pelerini,
ardında Aristo,
ve yüzlerce atlı askeriyle beraber yanaşmış fıçıya.
Bakmış içinde yaşlı ,paçavralar içinde Diyojen...


-Sen! demiş İskender.
Sen! 
Dile benden ne dilersen,
Dünyanın hakimi Büyük İskender ben.


Diyojen, şöyle bir bakmış;
kafasını kaldırmış,
İskender'i süzmüş,
süzmüş, süzmüş, süzmüş...


Demiş ki:
Gölge etme
...
Başka ihsan istemem!


Baba Zula 

Cuma, Eylül 24, 2010

Kanıt ve İman


Ratzinger bir insanlık düşmanıdır. Çocukların düşmanıdır; bedenlerinin taciz edilmesine göz yuman ve zihinlerinin suçlulukla sakatlanmasını teşvik eden odur. Utanç verici biçimde açık ki, kilise mübarek ruhları cehennemden kurtarmaya, çocuk bedenlerini tacizcilerden korumaktan daha meraklı: En çok da bizzat kilisenin itibarını korumakla ilgileniyor.
Ratzinger eşcinsellerin düşmanıdır; kilisenin vaktiyle Yahudilere uyguladığı türde bir bağnazlığı eşcinsellere uygulayan odur.

Kadınların düşmanıdır; dini görevler için bir penis olmazsa olmaz bir araçmış gibi, kadınların rahipliğini tanımayan odur. Sadece erkeklerin sahip olduğu düşünülebilecek fiziki gücü veya başka nitelikleri gerektirmeyen bir alanda, başka bir işveren olsa, böyle bir cinsiyet ayrımcılığına izin verilir miydi?
Hakikatin düşmanıdır; Afrika’da, prezervatiflerin AIDS’e karşı korunma sağlamadığına dair yalanlar söyleyen odur.

En yoksulların düşmanıdır; onları besleyemedikleri kalabalık ailelere mahkûm eden ve böylelikle daimi yoksulluğun pençesinde tutan odur. Vatikan’ın müstehcenlik boyutundaki servetiyle akıl almaz bir tezat teşkil eden bir yoksulluk bu...

Bilimin düşmanıdır; ahlak değil, bilim öncesi batıl inanç üzerinden hayati önemde kök hücre araştırmalarına sekte vuran odur.
Ratzinger eğitimin düşmanıdır. Katolik eğitimin adını kötüye çıkaran suçluluk ve korkunun yol açtığı, ömür boyu silinmeyen psikolojik hasar bir yana, kanıtın inanç açısından, iman, gelenek, vahiy ve otoriteden daha az güvenilir olduğu yönündeki vahim ve garabet doktrini savunan o ve kilisesidir. 
Richard Dawkins
(Biyolog, 22 Eylül 2010)
Kaynak : Radikal

Salı, Eylül 21, 2010

Sonbahar Sabahı

Bir yol uzayıp gitmekte
kurşuni kayalıklar arasında.
Ve gösterişsiz çayırlık
kara boğaların otladığı,
böğürtlen, funda, ak çiçekli ladenler.
ıslaktır yerdeki toprak
kırağı damlalarından
ve kavaklık altın rengine boyanmış,
ırmağın kıvrımında.


menekşe dağların ardından
ilk kızıllığı sökmekte tanın:
Tüfeğini sırtına vurmuş,
sivri kayalıklar arasından, yol almakta bir avcı.
Antonio Machado
/ Kastilya Kırları /  Ayşe Nihal Akbulut


Fotoğraf : Öncül Çakı



Yalnızlığı Anla

Pazartesi, Eylül 20, 2010

Heart of Winter

Başkasının Gözü

Gerçeğin ne olduğuna bakmadan onu değiştirmenin sihirli bir formülü yok. Bir şeyi değiştirmek içinse önce ne olduğunu görmek gerekiyor. Latin Amerika'daki sorun bu. Onu göremiyoruz, kendimize körüz, çünkü kendimize başkalarının gözüyle bakmaya şartlandırılmışız.

Eduardo Galeano
( Latin Amerikanın Kesik Damarları / Çitlembik Yayınları )

Cuma, Eylül 17, 2010

Gerekli Şeyler

Söylemek gerek dinlemek gerek.
Hem dinlemek hem söylemek,
konuşmak gerek...


Dokunmak gerek öpüşmek gerek.
Hem öpüşmek hem dokunmak,
sevişmek gerek...

Gelmek gerek gitmek gerek,
Hem gitmek hem gelmek,
görüşmek gerek...


Atlamak gerek sıçramak gerek.
Hem sıçramak hem atlamak,
oynamak gerek...


Doğmak gerek ölmek gerek.
Hem ölmek hem doğmak,
yaşamak gerek...


Baba Zula ( Şarkı )


Fotoğraf : Öncül Çakı

Cuma, Eylül 10, 2010

Özgürlük ve İktidar





İktidardaki namussuz adamlar zararlıdır; iktidardaki dürüst adamlar etkisizdir. Özgürlük ve iktidarın birlikte olması imkansızdır."

Louise Michel

Tarih ve Evren

"Güneş Kursunun yapılmasının amacı Güneş, Dünya, Venüs ve Mars'ın birbirlerine göre durumlarını zamana bağlı saptamaktır. [...] Buluşları zorunluluklar yaratır. Alacahöyük yöresinde, gökyüzü yılın büyük bir bölümünde yıldızların gözlenmesini olanaksız kılacak biçimde kapalıdır. [...] yıldızların birbiri ile ilşkilerini gözlemle saptamak ancak yılın beşte birinde olasılık içinde olduğundan yılın geriye kalan beşte dördünde bu ilşkileri saptayacak bir alete ihtiyaç vardı. İşte bu alet Güneş Kursu olarak ortaya çıktı. [...] Güneş Kursunun icadı herhangi bir olağanüstü kozmik bilgiye değil, zorunluluk altındaki astrologların aldıkları sonuçları ve uygulamaları karşılaştırarak elde ettikleri tecrübelere dayanmaktadır. [...] Bu 'Evren ölçeği' yıllar sonra astrologların yeni yöntemleri geliştirmesi sonucu ödevini yitirince dinsel törenlerde Evren'in simgesi olarak kullanılmaya başlandı. [...] Uzun sopların üzerine takılarak törenlerde kullanılan bu Güneş Kursları belki de Orta Doğu uygarlıklarında hükümdarlık simgesi olan 'alem'lerin büyükbabaları oldu. Belki tesadüf ama 'alem' Arapça 'evren' demektir. "
 Aydın Sezginer

Çarşamba, Eylül 01, 2010

Kargayı Kondurman Gül'e...


“Sayın Bakan ‘İşin esas sorumluları konuşsun, sanatçılar konuşmasın’ demiş, esas sorumlu geldi, burada. Bu kazıyı başından sonuna kadar yapan kişi benim. Burası Dünya Uygarlık Mirası Listesi’ne girebilecek nitelikte bir yer ve içinde dünyanın en sağlam kalmış en büyük sıcak suyu olan ılıcasına sahip. 40 bin metrekarelik alanı kapsıyor ve bunun 9 bin metrekaresini sadece ılıca oluşturuyor. Bu açıdan dünyada başka bir örneği yok. Sayın Bakan başka bir örneğini bulursa ben bu meslekten ayrılırım, bu kadar net söylüyorum. Görevimden istifa eder bir daha da böyle bir şey konuşmam. Ama bildiğim için söylüyorum.”

Yrd.Doç.Dr. Ahmet Yaraş
Horozla İnci

Pazar, Haziran 27, 2010

Thomas More

Kellesi uçurulan adam ( 1535 ), yirmi yıl önce Ütopya adındaki ortak mülkiyetin geçerli olduğu, paranın bulunmadığı, yoksuluk ya da zenginlik gibi kavramların bilinmediği bir adanın geleneklerini anlattığı bir kitap yazmıştı.
Thomas More, Amerika'dan dönen bir gezgin olan kahramanının ağzından, bizzat kendisinin tehlikeli fikirlerini dile getiriyordu:


* Savaş Hakkında : Hırsızlar bazen çapkın askerlerdir, askerlerin cesur hırsızlar oldukları sıklıkla görülen bir şeydir. İki mesleğin bir çok ortak noktası mevcuttur.


* Hırsızlık Hakkında : Eğer bir kişinin yegane yiyecek bulma yolu çalmaksa, ne kadar ağır olursa olsun hiçbir ceza, onun bunu yapmasını engellemeyecektir.


* Ölüm cezası hakkında : Bir miktar para çaldı diye bir insanın hayatını çalmak bence çok adaletsiz bir şey. Dünyadaki hiçbir şey insan hayatı kadar değerli değildir. Orantısız adalet aşırı bir haksızlıktır.Siz hırsızları üretiyorsunuz, sonra da onları cezalandırıyorsunuz.


 Para hakkında : Eğer, sözde o gereksinimler için icat edilmiş, ama aslında onların karşılanmasını engelleyen yegane unsur olan para adındaki şu kutsal şey hiç olmasaydı, herkesin gereksinimlerini karşılamak o kadar kolay olurdu ki.


* Özel mülkiyet hakkında : Mülkiyet kavramı ortadan kalkana dek, ne ihtiyaç duyulan şeylerin adaletli ve eşit dağılımı mümkün olacak, ne de dünya mutlu bir biçimde yönetilebilecektir.


 Eduardo Galeano 
Aynalar  / Sel Yayınları

Cuma, Haziran 11, 2010

Yarım Kalan Şarkı

Victor Jara

Terörist Sistem

Kapitalizm terörist bir sistemdir. Çünkü eşitsizliğe ve şiddete dayalı bir sistem... Bu sistem binlerce Afrikalı halkın yaşayabileceği parayı bir zenginin cebine dolduruyor. İnsanlık suçu işliyor. Kapitalizm insan yaşamını yok ettiği gibi doğaya da hükmediyor. Öyle bir model yaratmalıyız ki doğaya dönüş yapılmalı. Felsefemiz bu olmalı.
Juan Manuel Sanchez Gordillo
Marinaleda Belediye Başkanı

Cumartesi, Haziran 05, 2010

Demokrasi ve Hegemonya

Pek çoğumuz demokrasinin bir mutabakat üretme zemini olduğuna inandırıldık. Öte yandan, artık mutabakat denilen şeyin bir tasarım ürünü olabileceğini de biliyoruz.Liberaller siyasetten söz ettiklerinde, ekonominin terimleriyle konuşuyorlar ve bu yüzden siyasal olanın belirleyiciliğini gözden kaçırıyorlar. Bu nedenle siyasal olanı belirleyen temel dinamikleri anlamak zorundayız.Bu noktada, her toplumda siyasal olanın, toplumda zaten varolan çatışmalarla ilintili olduğunu düşünüyorum. Çatışma her halükarda kaçınılmazdır.Bu da her hangi bir dışlama  içermeyen bir mutabakatın -hegemonik ilişkilerden bağımsız bir şekilde- asla var olmayacağını gösterir.
Chantal Mouffe

Politik Kusur






Politikanın gizli kusuru, neyin kötülük olarak adlandırılabileceğini bilmeyecek bir hale gelmiş olmasıdır.

Jean Baudrillard

Cumartesi, Mayıs 22, 2010

Oyunun Kuralı

...
Oyunun kuralıymış, öğrendim. Eğer şifreyi yüksek sesle söylemeye çalışırsan, suçlu ilan edilirsin. Üstelik suçun şifreyi yüksek sesle söylemeye çalışmak olmaz. Tam da senin karşı durduğun, mücadele ettiğin bir tutum sana mal edilir. Örneğin bir rahibeysen, fahişelik yapmakla suçlanırsın. Hayatını İslami değerlerin canlı tutulmasına adamış bir insansan, boynuna, içki ya da uyuşturucu tüccarı yaftası asılır. Ya da bir anti militarist olarak bombacılıkla suçlanırsın. Ve bu öyle kriminal bir tarzda yapılır ki sen savunmaya itilirsin. Yani bir odağın üzerine yürürken, kendinle uğraşmaya başlarsın. Suçlamalar sürekli tekrarlanır, tekrarlanır... Bunlar iddia biçiminde de verilse, çamur izini bırakır ve herkes sana baktığında bu suçlamaları hatırlar. Artık sen asla eski kimliğini sürdüremezsin. Bir düşünce suçlusu değilsindir. Barış suçlusu da ilan edilmezsin. Savaş örgütü, seni terörize eder ve yeni bir kimlikle milyonların karşısına çıkarır.
...
Pınar Selek
( 17 Mayıs 2006 tarihli mahkeme savunmasından)

Çarşamba, Mayıs 19, 2010

Akıllı ve Aptal






Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.



Bertrant Russell

Salı, Mayıs 11, 2010

Büyükler ve Küçükler





Büyükler neden büyüktür, bilir misiniz?
Biz, dizlerimizin üstüne çökmüşüz de ondan.

Stirner







Cumartesi, Mayıs 08, 2010

Seyir ve Seyirci

Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden...
Albert Einstein


Hayata seyirci kalmak kötüdür oğlum. Hayatın iyi, uslu bir seyircisi olmaktansa hayatın içinde başarısız bir adam olmak bin kere daha iyidir. İyi bir boks seyircisi olmaktansa, kötü bir boksör olmayı göze almak daha iyidir, oğlum.
Yılmaz Güney

Perşembe, Mayıs 06, 2010

İstisna ve Kural





Ezilenlerin geleneği bize, yaşadığımız "istisna durumu"nun ( aslında ) kural olduğunu öğretmiştir.
Walter Benjamin

Çarşamba, Nisan 14, 2010

Bilmek, Bilinmek

Onlarca kitap yazmış olan bir bilim adamına sormuşlar:
- Sahip olduğunuz bilginin çok azına  sahip olmalarına rağmen, sizden çok tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?
    Bilgin kişi yanıt vermiş:
- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!









Cumartesi, Nisan 03, 2010

Madem İyisin

İyi niyetli olmak, gerçek iyiliğin ölçüsü değil...  Brecht'in eşsiz görüş gücünün ışığını farkederek hakkını teslim etmek lazım...



Anladık iyisin,
ama neye yarıyor iyiliğin.

Seni kimse satın alamaz,
eve düşen yıldırım da
satın alınmaz.
Anladık dediğin dedik,
ama dediğin ne?
Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
ama düşündüğün ne?
Yüreklisin,
kime karşı?
Akıllısın,
yararı kime?
Gözetmezsin kendi çıkarını,
peki gözettiğin kimin ki?
Dostluğuna diyecek yok ya,
dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:
Düşmanımızsın sen bizim.
Dikeceğiz seni bir duvarın dibine
ama madem bir sürü iyi yönün var.
Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine
iyi tüfeklerden çıkan
iyi kurşunlarla vuracağız seni
sonra da gömeceğiz
iyi bir kürekle
iyi bir toprağa.

Bertolt Brecht

Dinek Dağı


Cumartesi, Mart 20, 2010

Çarşamba, Mart 17, 2010

Bağlanmayacaksın

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.

Çok sevmeyeceksin mesela. 
O daha az severse kırılırsın
ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, 
kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.

Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...

Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, 
renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye
ya da cennete ait olacaksın.

Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, 
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. 
Ucundan tutarak... 
Can Yücel

Pazar, Mart 07, 2010

Hypatia

- Önüne gelenle gidiyor - diyorlardı, özgürlüğünü lekelemek istediklerinde.
- Kadına benzemiyor - diyorlardı, zekasını övmek istediklerinde.
Ne var ki, çok uzaklardan bir sürü öğretmen,filozof, hakim, ve politikacı onun anlatacaklarını dinlemek için İskenderiye Okulu'na koşuyorlardı.
Hypatia, Öklid ve Arşimet'e kök söktürmüş olan matematik problemleri üzerinde çalışıyor ve ilahi ya da insani sevgiyi haketmeyen kör inanç aleyhine konuşmalar yapıyordu. Kuşku duymayı ve soru sormayı öğretiyordu. Ve tavsiyelerde bulunuyordu:
- Düşünme hakkını koru. Yanılarak düşünmek hiç düşünmemekten iyidir.
Bu kilise karşıtı kadın maço Hıristiyanlar şehrinde ilim öğreterek ne yapmaya çalışıyordu?
Ona cadı ve büyücü diyorlar, ölümle tehdit ediyorlardı.
Ve 415 yılı Mart ayında bir öğle vakti kalabalık üzerine çullandı. Arabasından çekip çıkardılar, çırılçıplak soyup sokaklarda sürüklediler, tekmelediler ve bıçaklarıyla deştiler. Ondan geriye kalan parçaları da kent meydanında yakılan büyük ateş ortadan kaldırdı.
-Bu olay soruşturulacak- diye açıklama yaptı İskenderiye valisi. ( s/81-82 )

Eduardo Galeano
Aynalar / Sel Yayınları

Perşembe, Şubat 25, 2010

Ütopya ve Özgürlük

İnsanları serbest bırakmak istemiyoruz, biz onların kendilerini serbestleştirmelerini istiyoruz.
Errico Malatesta

Bizler ne hayal aleminde yaşıyoruz, ne de insanları olduklarından daha iyi hayal ediyoruz, onları oldukları gibi görüyoruz. Bu nedenle insanların en iyisinin bile otoritenin uygulamalarıyla özde kötü kılındığını ileri sürüyoruz. İnsanın insanı yönetmesinden bu nedenle nefret ediyoruz.
Pyotr Alexeyevich Kropotkin

Cumartesi, Şubat 20, 2010

İç ve Dış Mihraklar


Günümüz dünyasının çelişkisi şudur: İnsanların doğaları gereği kendilerini ‘evlerinde’, biz bize hissedecekleri bir ulus-devlet tahayyül etmek, sonra bu devleti içinde oturulmaz kılmak. Durmadan düşmanın ‘içeride’ olduğunu keşfederek, ‘dış’ düşmanlar karşısında birleşmiş bir cemaat oluşturmaya çalışmak. Böyle bir toplum siyasal olarak tam anlamıyla yabancılaşmış bir toplumdur.
Etienne Balibar

Cumartesi, Şubat 13, 2010

İhanet Zevki


Vatan tüm kötü alışkanlıkların anasıdır: illetten tedavi olmanın en hızlı ve etkin yolu onu satmak, ihanet etmektir: 
Nasıl mı satmak? 
İster pahalı ister bedavaya: 
Kime mi? 
En yüksek peyi kim sürerse ona: 
ya da, verip kurtulmak ağulu armağanı, 
onu hiç bilmeyene, bilmek de istemeyene: 
ister zengine ister yoksula, 
umursamazın tekine ya da bir âşığa: 
Salt ihanet zevki yeter: 
bizi belirleyen, bizi tanımlayan, istemeden bizi bir şeyin sözcüsüne dönüştüren: 
üstümüze bir yafta yapıştıran, 
bize bir maske yakıştıran ne varsa 
ondan sıyrılma zevki uğruna... 
Haraç mezat satmak her şeyi: 
tarih, inanışlar, dil: 
çocukluk, manzaralar, aile: 
fırlatıp atmak kimliğini, sıfırdan başlamak: 
Sisyphos olmak, aynı zamanda, 
kendi küllerinden yeniden doğan anka kuşu.

Juan Goytisolo 

Kaynak:  "Goytisolo'nun vatanı"  / Yıldırım Türker / Radikal Gazetesi

Perşembe, Şubat 11, 2010

Kötü Yurttaş


Abderalı fizikçi Demokritos,
Koymuştu bir zamanlar,
Güneşin doğuşuna karşı bir şilt,
O parlayan cevher gözlerini kamaştırsın diye.
Böylece körleştirdi görme gücünü
Güneş ışınlarında,
Görmemek için kötü yurttaşlarının
iyi yaşadığını...