Salı, Mayıs 08, 2007

Şiirin Bir Büyük Adı...


Lermantov Ya da '' Acıya ve Öfkeye Bulanmış Demirden Bir Şiir

Puşkin'in öldürülüşünün hemen ertesi günlerinde "Şairin Ölümü" adını taşıyan bir şiir Çarlık Rusya'sının başkenti Petersburg'da ve giderek bütün ülkede elden ele dolaşmış, denebilir ki dönemim bütün ilerici insanlarının belleğinde yer etmişti. Şiirin yazarı, o sırada yirmi üç yaşında ve henüz pek tanınmamış bir şair olan Mihail Lermantov'du. Dört yıl sonra kendisi de, bir başka düelloda, cinayete çok benzer bir biçimde öldürülecekti.

Mihail Lermantov'un yirmi yedi yıl süren yaşamı (1814-1841) Çarlık Rusya'sında bütün demokratik kıpırdanışların ezildiği bir döneme rastlar. Monarşiyi sınırlama amacı güden Dekabrist kareket 1825 yılındaki "darbe" girişiminin ertesinde acımasızca ezilmiş, aralarında şair Rıleyev'in de bulunduğu önderler idam edilmişlerdi. 1837 yılında da, büyük şair Puşkin, Fransa'daki toplumsal çatışmalar sonucunda Rusya'ya sığınan monarşi yanlısı bir Fransız subayı eliyle, bir komplo düelloda öldürülmüştü. Çarlık yönetimi sanat-kültür yaşamı üstünde ağır bir sansür uyguluyordu. Dönemin yazarları ya idam edilmişler, ya sürgüne gönderilmişler, ya da suskunluğa, küskünlüğe zorlanmışlardı. Yüzyılın ikinci yarısında gücünü duyuracak olan devrimci demokrat hareketin oluşumu için ise zaman henüz erkendi. Lermantov bu ara-dönemde verdi ürünlerini.

(...)


Düşünce

Kaygıyla bakıyorum bizim kuşağa!
Geleceği ya boş ya karanlık görünüyor.
Böyleyken, bilincin ve kuşkunun yükü altında
Eylemsizlik içinde kocuyor.

Zenginiz biz, ta beşikten beri
Babalarımızın yanlışlıkları ve akılsızlıklarıyla!
Yaşam üzüyor bizi; dümdüz, amaçsız bir yol gibi,
Bir şölen gibi yabancı bir bayramda.

Utanç verici bir umursamazlığımız var iyiye ve kötüye,
Solup gidyoruz kavgaya girmeden daha;
Yüz kızartıcı korkaklarız tehlikeyi görünce
Ve iğrenç tutsaklarız iktidar karşısında.

Cılız bir yemiş gibiyiz, erkenden olgunlaşan,
Okşamayan gözleri ve beğenileri,
O öksüz yabancı gibi, çiçekler arasında asılı duran,
Ve düşüp giden, onların açma mevsimi.

Kuruttuk aklımızı yararsız bilimlerle,
İçten umutlarımızı ve o soylu sesi
Gizledik kıskançlıkla en yakınlarımızdan bile
İçimizde alaya alınmış tutkuların güvensizliği.

Henüz varıyorken tadına mutluluğun,
Genç günlerimizi koruyamadık;
Doygunluk korkusuyla her sevinçli duygunun
Özünü sonsuzca çıkardık.

Şiirsel imgeler, sanat yapıtları
Tatlı bir coşku vermiyor bize;
Göğsümüzdeki yayarsız gömüyü ve son duygu kırıntısını
Koruyoruz açgözlülükle.

Sevgimiz de rastlansal iğrentimiz de,
Kurban vermiyoruz ne kine ne aşka.
Kanımızın kaynadığını an bile
Gizemli bir soğukluk egemen onda.

Sevimsiz ve unutulmaya yazgılı bir kalabalık halinde
Geçeceğiz gürültüsüz ve izsiz, dünyadan.
Çağlara ne bir verimli düşünce, ne de
Deha ürünü bir yapıt bırakmadan.

Çocuklarımız horgörüyle anacaklar bizi,
Aşağsayarak anacaklar, bir yargıç ve yurttaş sertliğiyle.
Aldatılmış bir çocuğun acı alayı gibi
Savruk ve batkın babası üstüne!

(1838)

Mihail Yuryeviç Lermantov

Türkçe : Ataol Behramoğlu / ''Hançer'' / Adam Yayınları

Hiç yorum yok: