Kellesi uçurulan adam ( 1535 ), yirmi yıl önce Ütopya adındaki ortak mülkiyetin geçerli olduğu, paranın bulunmadığı, yoksuluk ya da zenginlik gibi kavramların bilinmediği bir adanın geleneklerini anlattığı bir kitap yazmıştı. Thomas More, Amerika'dan dönen bir gezgin olan kahramanının ağzından, bizzat kendisinin tehlikeli fikirlerini dile getiriyordu:
* Savaş Hakkında : Hırsızlar bazen çapkın askerlerdir, askerlerin cesur hırsızlaroldukları sıklıkla görülen bir şeydir. İki mesleğin bir çok ortak noktası mevcuttur.
* Hırsızlık Hakkında : Eğer bir kişinin yegane yiyecek bulma yolu çalmaksa, ne kadar ağır olursa olsun hiçbir ceza, onun bunu yapmasını engellemeyecektir.
* Ölüm cezası hakkında : Bir miktar para çaldı diye bir insanın hayatını çalmak bence çok adaletsiz bir şey. Dünyadaki hiçbir şey insan hayatı kadar değerli değildir. Orantısız adalet aşırı bir haksızlıktır.Siz hırsızları üretiyorsunuz, sonra da onları cezalandırıyorsunuz.
* Para hakkında : Eğer, sözde o gereksinimler için icat edilmiş, ama aslında onların karşılanmasını engelleyen yegane unsur olan para adındaki şu kutsal şey hiç olmasaydı, herkesin gereksinimlerini karşılamak o kadar kolay olurdu ki.
* Özel mülkiyet hakkında : Mülkiyet kavramı ortadan kalkana dek, ne ihtiyaç duyulan şeylerin adaletli ve eşit dağılımı mümkün olacak, ne de dünya mutlu bir biçimde yönetilebilecektir.
Kapitalizm terörist bir sistemdir. Çünkü eşitsizliğe ve şiddete dayalı bir sistem... Bu sistem binlerce Afrikalı halkın yaşayabileceği parayı bir zenginin cebine dolduruyor. İnsanlık suçu işliyor. Kapitalizm insan yaşamını yok ettiği gibi doğaya da hükmediyor. Öyle bir model yaratmalıyız ki doğaya dönüş yapılmalı. Felsefemiz bu olmalı. Juan Manuel Sanchez Gordillo Marinaleda Belediye Başkanı
Pek çoğumuz demokrasinin bir mutabakat üretme zemini olduğuna inandırıldık. Öte yandan, artık mutabakat denilen şeyin bir tasarım ürünü olabileceğini de biliyoruz.Liberaller siyasetten söz ettiklerinde, ekonominin terimleriyle konuşuyorlar ve bu yüzden siyasal olanın belirleyiciliğini gözden kaçırıyorlar. Bu nedenle siyasal olanı belirleyen temel dinamikleri anlamak zorundayız.Bu noktada, her toplumda siyasal olanın, toplumda zaten varolan çatışmalarla ilintili olduğunu düşünüyorum. Çatışma her halükarda kaçınılmazdır.Bu da her hangi bir dışlama içermeyen bir mutabakatın -hegemonik ilişkilerden bağımsız bir şekilde- asla var olmayacağını gösterir. Chantal Mouffe