Çeviri şiir üzerine,şiirin nasıl çevrileceği üzerine bu işi yapanlar oldukça kafa yormuşlardır herhalde. Bu işin derinlemesine analizini yapmak onlara düşer.Ben kendimi fazla zorlamadan,sizi de fazla sıkıntıya sokmadan iki şiir ve iki çeviri örneğiyle,bu konuya sadece dikkatinizi çekmek niyetindeyim.
Biliyorum,hangi şiiri başka bir dile çevirerek sunsan kendi anadilindeki tadını vermez. Bunda en başat sebep herhalde,her dilin ifade olanaklarının farklılığıdır.Bunu sadece şiir için de söyleyemeyiz doğaldır ki..Kendini varetmek için dile ihtiyaç duyan her sanatın da sorunudur bu.
Bu sorunun varlığı sana türününün kendi coğrafyasıyla ve kendini ,o dili icra eden insanla sınırlayacağı anlamını doğurmaz. ''İyi bir edebi metin okuyucunun zihninde yeniden üretilir'' dedikleri türden bir sonuca götürüyor bu çevirme sorunu bizi. Dil unsurunu kullanan sanat ürünü,önce onu başka dilde yeniden üretenin-öyle demeliyiz bir bakıma-zihninde üretiliyor.Daha sonra o dilin okuru tarafından yüzlerce kez üretiliyor...
Bu noktada şu soru ortaya çıkıyor:İyi bir çeviri-çevirmen demeyeceğim zira yapılan iş önemlidir-eseri başka
dilde yeniden yaratma mıdır? Onu yaratan insanın anlamlandırmalarını dışlayacağız mı?
Bu noktada benim aklımdan geçen,iyi bir dil ürününün-kendi dilinden taşmaya çalışan diye de okuyabilir -siniz-böyle bir derdi olmaz.Çünkü çevireni hem kendi dilinde yarattığı tadı vermeye zorlar hem de zihinde başkaca anlamlandırmaları teşvik eder.
Şimdi aynı şiirin iki farklı çevirisini okuyarak devam edelim:
Tutsak
Demir parmaklıkların ardındayım,küflü karanlıkta.
Avluda genç bir kartal,
Üzgündür dostum,kanat çırparken,
unutulmuş tutsaklığında,,
Gagalarken kanlı yemini pencerenin dibinde.
Fırlatır gagaladığını,gider bakar bakar pencereden.
Ve sanki aynısını düşünmüşüz gibi,
Bakışıyla,çığlığıyla seslenir bana,
Haykırır:''Vakit geldi artık dostum,uçalım!
Bizler özgürlüğün kuşlarıyız,
Oraya! Bulutların ardında dağların beyazlandığı yere,
Oraya!Denizin gökyüzüyle buluştup mavileştiğiyere,
Oraya!Yalnız rüzgarlarla benim gezindiğimiz
yere.''(1822)
A.Sergeyeviç Puşkın
Türkçe:Haluk Madencioğlu
Tutsak
Zindandayım,nemli bir karanlıkta.
Beslediğim genç kartal,avluda,
Altında parmaklıkların çırpıyor kanatlarını
Gagalarken kanlı bir yiyecek parçasını,
Gagalıyor ve fırlatıyor,gözleri pencerede,
Sanki aynı arzuyu taşıyor benimle.
Bakışı ve çığlığıyla diyor ki tutsaklık yoldaşım:
''Vakit geldiartık,uçalım dostum,uçalım!
Bizler özgür kuşlarız,hadi davran!
O beyaz dağa doğru,daha öteye bulutlardan,
Denizin gökyüzüyle buluştuğu maviliklere,
Sadece benim ve rüzgarın ve gidebildiği o yerlere...''
A.Sergeyeviç Puşkın
Türkçe:Ataol Behramoğlu
Bu şiirleri okuyunca anlamca aslında aynı olduğunu görüyorum.Sacece şiirin okurken duyduğumuz içsel melodisi değişmiş görünüyor.Peki hangisi Puşkın'in çıkardığı melodi-veya onunkine enyakın-?Sanırım ben ikisini birden okuduktan sonra duyduğum...Ya o dilde bir çevirisi varsa,diyeceksin.O zaman da çevirenin bilgi birikimi ve dil uzmanlığına,sanatsal duyuşuna güvenmekten başka elde birşey kalmıyor?...Haa! kalıyor;o dili
öğrenmek...Bu durum aynen ,müzik parçasını farklı müzik araçlarıyla ve farklı yorumlarla dinlemek gibi birşey görünen o ki.
Ama yukarıda da okuduğunuz gibi yorum farklı da olsa Puşkın'in güçlü ışığı ikisine de hakim...Bir tane daha:
Düşman
Üç beş yerine parlak güneşler vuran
Karanlıkbir fırtına oldu gençliğim;
Bitik bahçemdeYıldırımla yağmurdan
Tek tük pembe yemiştir bütün derlediğim.
Vardım düşüncelerin güzüne demek,
Suyun yer yer mezarlar gibi oyduğu
Sele gitmiş toprakta düzlemem gerek
Kürekler,tırmıklarla her bir oyuğu.
Gelişir mi bilinmez bir güç bulur da
Düşündüğüm o yeni çiçekler burda,
Kumsal gibi yıkanmış yerde,kimbilir?
-Ey acı! ey acı! varlığı yer Zaman,
Yitirdiğimiz kanla büyür,serpilir
Bağrımızı kemiren o sinsi Düşman!
C.Baudelaire
Türkçe:Sait Maden
Düşman
Gençliğim, karanlık bir fırtına,boran oldu,
Arasıra ve yer yerparlak güneşler açan;
Bahçemde bir kaç tane kızarmış meyve kaldı,
Yıldırımla,yağmurun getirdiği yıkımdan.
işte sonbaharına vardım düşüncelerin,
Kullanmak artık küreği ve tırmığı,
Taşkın görmüş toprağa bir düzen vermek için,
Suyun mezarlar kadar büyük çukur açtığı.
Kimbilir düşlediğim yeni çiçekler burda,
Bulacak mı sellerin yıkadığı toprakta
O gizemli besini, güç kuvvet kazandıran?
-Ey acı! ey acılar! Zaman hayatı yiyor,
ve yüreği kemiren göze görünmez düşman
Yitirdiğimiz kanla büyüyor güçleniyor!
C.Baudelaıre
Türkçe: Ahmet Necdet ( yanılmıyorsam!)
Bu iş boyumu daha fazla aşmadan ve Turkiye eğitim düzeninde yabancı dilbilgisi tarzan ingilizcesini bile ancak yakalayabilmiş ;bunun yanında kendi dilinden memnun biri olarak ,bu nokta da susmayı yeğliyorum Tafsilatlı bilgi için,bu konuda kalem sallamış ,deneyim sahibi kişileri salık veriyorum. Niyetim başta söylediğim gibi, denize açılmak değil, kendi sularımda birkaç kulaç atmaktı .Beraber yüzdüğünüz için ,tanrıların iyilikleri üzerinize olsun...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder