Cuma, Temmuz 22, 2016

Yeryüzü Ülkesi Çocukları




Cehennemdir kurulu düzeni insanın.
Sağlıklı tohumları pek enderdir.
Gönderilmiştir onlar sanki
yarının dünyasındaki bir insan çağından
barbar bir sürünün elindeki
farklı çağlarına zamanın.
Durur bu gök kubbe yıkılmadan
yüzü suyu hürmetine
o erdemli tohumların.

İnceliklerle yontarlar ham kütüğünü insanın.
Bilgiyle açarlar onun ışığa aç kör gözünü,
Yeni ufuklara boy veren yollar sererler önüne…

Bir gün hep aradığı göksel cenneti insanlığın,
kurulacaksa yeryüzü ülkesinde;
o büyük yurdu insanlığın
cehenneme sürgün o güzel çocuklarına
borçludur bilin ki
övünç ve gururla
bahsedilecek her şeyini.
2016
Yalçın Işık

Perşembe, Mart 31, 2016

Açsam Rüzgara


Ne hoş, ey güzel Tanrım, ne hoş
Mavilerde sefer etmek!
Bir sahilden çözülüp gitmek
Düşünceler gibi başıboş. 
 
Açsam rüzgara yelkenimi;
Dolaşsam ben de deniz deniz
Ve bir sabah vakti, kimsesiz
Bir limanda bulsam kendimi.
Bir limanda, büyük ve beyaz...
Mercan adalarda bir liman..
Beyaz bulutların ardından
Gelse altın ışıklı bir yaz.
Doldursa içimi orada
Baygın kokusu iğdelerin.
Bilmese tadını kederin
Bu her alemden uzak ada.
Konsa rüya dolu köşkümün
Çiçekli dalına serçeler.
Renklerle çözülse geceler,
Nar bahçelerinde geçse gün.
Her gün aheste mavnaların
Görsem açıktan geçişini
Ve her akşam dizilişini
Ufukta mermer adaların. 
 
Ne hoş. ey Tanrım, ne hoş,
İller, göller, kıtalar aşmak.
Ne hoş deniz deniz dolaşmak
Düşünceler gibi başıboş.
Versem kendimi bütün bütün
Bir yelkenli olup engine;
Kansam bir an güzelliğine
Kuşlar gibi serseri ömrün.
Orhan Veli 

Perşembe, Mayıs 28, 2015

Garip Ev



                     



Bir zamanlar bir yuvanın verebileceği
sıcaklığı ve güveni
-fakir bir yuvanın sadeliğinde sunarak
tam ortasındaydın ömrümün
ki basit hikayesi ancak tatlı bir esnemeyle dinlenir şimdi…

Bütün yollarımın bittiği yerdin
ve bütün başlangıçlarım oradaydı.

Arkanda gölgesi ulu kavakların
Ormanın kokusunu da getiren rüzgar
ırlardı gün boyu eğri büğrü dallarını.
Yapraklar hışırtısıyla eşlik ederdi
sıradan varlığına ikimizin.

Kışın, kar örterdi sırtını,
bir duman tüttürürdün keyifle.
Poyraz bir ıslıkla dinletirdi içli bir ezgiyi.
Baharda çocuklar koştururdu çevrende  
                                              şen seslerle,
çiçek ve çam kokuları aşina bir hoşlukla
zamanın dingin akışını tamamlardı...

Yazınsa alışıp da bir süre sonra
keyfini sürerdin bir ihtimal
içine düştüğün yalnızlığın.

Şimdi aradan geçmiş bir hayli yıl,
saçlarımda aklar var,
kanımdaki deli dere çağlamıyor.

Seninse yerinde yeller esiyor,
bakınca aynı derin hislerle
artık olmayan pencerenin olduğu boşlukta
biraz değişmiş buluyorum manzarayı.
Kavaklar da kesilmiş ne yazık
                                artık yoklar…
Çocukları koşuşturuyor yine 
     Bu kez  -odalarında-
eskiden orada bir ev olduğunu bilmeden ama.

Bekliyorum pencerenin orada.
-Mazinin solan görüntüleri
zamanın örtüğü pusu aralayıp
belirerek yitiyor bir anda-

Bekliyorum hissederek rüzgarı bir süre daha.
Çocuklar uzaklaşıp giderlerken bekliyorum,
Bekliyorum,
kavakların hışırtıları zihnimde ta ki sussun.

Garip ev, ah!
Artık yoksun...
/2013
Yalçın Işık