Cumartesi, Eylül 29, 2012

Korku Eğitimi ve Güvenlik

Güvenliği adalete tercih eden bir dünyada, adaletin güvenliğin sunağında kurban edilmesini, her gün daha çok insan alkışlıyor. Ayin, şehrin sokaklarında yapılıyor. Her, suçlunun taranarak yere düşüşünde, toplum kendini kovalayan hastalık karşısında bir rahatlama hissediyor. Her yoksulluk içinde sürünenin ölümü, iyi yaşayanlar üzerinde farmakolojik etkiler bırakıyor. "Farmacia"  kelimesi, eski yunanların kriz zamanlarında tanrılara sundukları adaklara, insan kurbanlara verdikleri isim olan "pharmakos" tan geliyor.
Eduardo Galeano
/ Tepetaklak
/ Çitlembik Yay.

Salı, Eylül 25, 2012

Fıkaraysan...

Ey garip gönüllüm dertli yoldaşım,
Niye belli değil baharın kışın,
Var mıdır sormazlar ekmeğin aşın,
Zengin isen ya bey derler ya paşa,
Fıkaraysan ya abdal derler ya cingan haşa...

Kim onun halını sormuş demezler 
Cahilin gözünde hormuş demezler 
Gariplere kim iş vermiş demezler 
Zengin isen ya bey derler ya paşa,
Fıkaraysan ya abdal derler ya cingan haşa...

Sen de bir insansın insanlar gibi,
Haksız kazancınan sürmedin demi,
İnsanlığın kuralları böyle mi,
Zengin isen ya bey derler ya paşa,
Fıkaraysan ya abdal derler ya cingan haşa...

O hakkı tanımaz kul kandıranlar,
İnsan olduğunun kıymatını ne anlar,
İnsanlık varlığınan olur sananlar,
Zengin isen ya bey derler ya paşa,
Fıkaraysan ya abdal derler ya cingan haşa...

Garibim engin ol, uyma cahile,
Şeytanın kazancı nafile hile,
Sana ad takarlar üzülme bile,
Zengin isen ya bey derler ya paşa,
Fıkaraysan ya abdal derler ya cingan haşa...
Neşet Ertaş

Perşembe, Eylül 20, 2012

Başkalarının Beklentileri




Düzenbazlar bizi tedirgin eder, çünkü kimliklerimizin ne kadar kırılgan olabileceğini ve başkalarının beklentilerini yerine getirmeye ne kadar çok zaman harcadığımızı hatırlatır bize.
John Lloyd-John Mitchinson
Nasıl Bilirdiniz?
Ntv Yay.

Küresel Sermaye ve Yeni Ortaçağ

İnsanlığa verebileceği hiçbir şey kalmayan; edebiyatı tükenen, yozlaşan, çürüyen ve sadece tarihsel bakımdan değil, güncel olarak da gericileşen; servetini, refahını ve bir sınıf olarak varlığını ; hukuki, siyasal, felsefi ve ahlaki olarak açıklama yeteneğini yitiren küresel sermaye, insanlığı bir önceki çağın değerlerine iade etmeye çalışıyor.

Teolojik literatüre ve kurumlara dayalı yeni bir Ortaçağ inşa ediliyor. Bu ahlak dışı egemenliği sürdürebilmek için, insan aklı yeniden teslim alınmak isteniyor. İnsanlık tarihsel bir atılımla emperyalizmi ve kapitalizmi aşamadığı sürece, gezegen durdurulamaz şekilde yok olmaya doğru gidiyor. İnsanlık hem başarısız sosyalizm deneyimlerinin acısını hem de kazanımlarından bu kadar kolay vazgeçişinin ve ona yeterince sahip çıkamayışının cezasını çekiyor.

Merdan Yanardağ

Cumartesi, Eylül 15, 2012

Ben, Bir Başkasıdır

    Rimbaud Paris komününde barikattayken, komünün başka-oluş potansiyelini görmüş olmalı. Toplum tarafından yeri belirlenmiş ve bu yerle sabitlenmiş insanların, "başkası" haline gelebilmek, toplumun sabitleme düzeneklerini yıkarak özgürleşebilmek için ölümü göze alabildiklerini de gördü Rimbaud...
    Luise Michel "Yaşasın Komün" yazan kızıl bayrağın yanına kara bayrağı, komün günlerinde ekledi.Paris komünün yıkım anlarının tasviri ise, Victor Hugo'dan geldi: "Düşünce ayakta, gövde toprakta."

  Toplumun insanı sabitleme mekanizmaları, bedende ve zihinde zehirler bırakır. Toplum, "Sen bu'sun ve toplumun sağlığı için, ne olmuşsan öyle kalmalısın" der. Beden katılaşır, zihin yavaşlar. Toplumun sağlığı insan bedenindeki "başka-oluş" potansiyellerinin yok edilmesi ile sağlanır. Toplum bir kıyımdır.
   Komün anlayışı, toplumun bedenlere ve zihinlere zerk ettiği zehirlerin " başka bir dünya "  tasavvuruyla distile edilip (imbikten geçirilip) uzaklaştırılmasıdır.
Militanın Alet Kutusu
Express / 129



 " Ben bir başkasıdır, başkası kim?"   
/ A. Rimbaud
                                                                                                                                                                                                     

                                                                                   

Çarşamba, Eylül 12, 2012

Mazlumun Ahı

        Yeryüzünün bütün muktedirlerinin, devletlerinin, sermayelerine sermaye katan para babalarının üzerinden yeryüzünün tüm lanetlilerinin, ezilenlerin, sömürülenlerin, mülksüzlerin, dışlananların ahının, lanetinin eksik olmamasını diliyorum...
       Üstelik bunu sırf sınıfsal kaygılarla değil, - Leninist ikameci söylemi hatırlatsa bile- insanlık adına, kar ve iktidar hırsıyla eritilen buzullar adına, yağmalanan ormanlar adına, soyu tükenen hayvanlar adına, mutenalaştırılan şehirler adına, dilsizleştirilen, kültürsüzleştirilen topluluklar adına, iğfal edilen bedenlerimiz ve ruhlarımız adına, aptallaştırılan beyinlerimiz adına da diliyorum...
      Enternasyonal'in o güzel sözleriyle, "bu gerçekten son kavgamız" artık, gezegenin zamanı kalmadı, zaman ve mekan adına ediyorum bu bedduayı...
      Bütün bu iktidar sahiplerinin, maddi ve manevi sermaye sahiplerinin, devletlilerin kendilerini bir an bile güvende hissetmemeleri, yataklarında huzurlu uyumamaları, en tatlı anlarında, orgazm olurken bile ezilenlerin lanetinden korkmaları, kale gibi güvenli sitelerinde, köşklerinde, bilmem hangi kozmik odalarında kendilerini, kasalarını güvensiz hissetmeleri en büyük dileğim....
      Ve insanım diyen herkesin de  hem kendi adına, hem de kainat adına bu dilekte bulunması, bu vahşi , talancı kapitalizmin yıkılması,  bu devletlerin ve o muktedirlerin bu yıkıntıların altında kalması için elinden geleni yapması gerektiği kanısındayım...
Işık Ergüden
Kaynak : Express / 129

Pazartesi, Eylül 10, 2012

Neoliberalizm : Aptal Doğaçlama

* Neoliberalizm, iktisadi karmaşanın karmaşık kuramı,toplumsal budalalığın budalaca coşkusu,facianın feci siyasetidir.
* "Ne yaptığını biliyormuş gibi davran" Bu, neoliberalizm güdümündeki iktidarın temel düsturudur. Bu imajı kazanabilmek için kitle iletişim araçlarını kullanırlar. İçinde her şeyin kusursuzluğa gittiği "kurmaca bir gerçeklik" kurma derecesinde tam bir sahtekarlık içine düşerler. Sonra gerçek gerçekliği anlama kabiliyetlerini kaybedip yalanlarla ve hilelerle kendi yarattıkları kurmaca gerçekliğin "gerçek gerçeklik" olduğuna inanmaya başlarlar.
* Neoliberalizm insanlığın tamamına acı veren bir vebadır.
* Neoliberalizmin temelinde çelişki var: Varlığını devam ettirebilmesi için kendi kendisini yemesi, böylece yoketmesi gerek. Bu yüzden siyasi suikastlar, el altından hamleler, her düzeydeki kamu görevlilerinin eylemleri ile sözleri arasındaki çelişkiler, çıkar grupları arasındaki kavgalar, bankerleri gece uyutmayan her şey var. Bu bir balon ve çok geçmeden patlayacak. Düzeni  şu anda koruyan şey, onun sonunu getirecek.
* Neoliberalizmde, tarih temsil ettiği hafıza nedeniyle bir engel teşkil eder, mezunlar unutkanlık sınıfına yükselirler ve iktidarın ufak tefek işlerinin titiz istatistikleri, çalışmalarla büyük ve derin tezlerin konusu haline gelir. İktidar, tarihi kötü anlatılmış bir masala çevirir. Sosyal bilimcileriyse,  ahmaklığı ve bayağılığı; bilgelik ve tarafsızlıkmış gibi gösterebilecek kadar karmaşık bir iskeleyle birlikte, gülünç müdafalar üretirler.
* Neoliberalizm masalında güçlüler, güçlü oldukları için kahramandırlar,ortadan kaldırılması gereken kötü adamlar, "harcanabilir insanlar"sa:  Siyahlar, Asyalılar, Meksikalı İspanyollar, Latinler, yerliler, kadınlar gençler, mahkumlar, göçmenler, tecavüze uğrayanlar, eşcinseller, lezbiyenler, dışlananlar, yaşlılar ve özellikle de isyankarlar... İktidarın anlattığı masalda, bir şeye değer olan olay, hatırı sayılır kâr endeksleri içeren hesap çizelgelerine kaydedilebilecek olan şeydir. Onun dışındaki her şey tamamen vazgeçilebilir niteliktedir, özellikle de o şeyler kârı düşünüyorsa...
* İktidarın anlattığı masalda, her şey öngörülmüş ve önceden belirlenmiştir. Kötülük kötü birşey olabilir ama aslında sadece iyiye karşı bir tezat oluşturmak için vardır.İyi ile kötü arasındaki ahlâki denge, iktidarla isyankar arasındaki ahlâkdışı dengeye dönüşür.
* İktidar için para isyankar içinse onur önemlidir. Masalında iktidar, içinde çelişki olmayan değil, içinde tüm çelişkilerin denetim altında tutulduğu, iktidarın kışkırttığı toplumsal baskıyı hafifleten kaçış kapıları olarak yönetilebilir bir dünya hayal eder. Masalında iktidar,  onurun ölçülemez ve bu nedenle de anlaşılamaz olduğu bir kurmaca gerçeklik kurar. Onur ( bu durumda da ) yok olmayacak,parayla satın alınan, iktidar piyasasının kurallarına göre pazarda dolaşacak bir metaya dönüşür.
* İktidarın anlattığı bu masal yalnızca bir masal. Gerçekliği küçümseyen bir masal, bu yüzden de kötü anlatılmış bir masal...
Subcomandante Marcos
Durito''la Söyleşiler /
Otonom Yay.

Cuma, Eylül 07, 2012

Paylaşım ve Ütopya

   Döğüştü, yaralandı, esir düştü.
   Bir askeri mahkeme onu her şey yüzünden dolayı ölüme mahkum ettiğinde, işkence odalarında onu epey bir ölü bırakmışlardı zaten.
   Yalnız olduğunu anladı. Ondan geriye kalan bu beden yoldaşları tarafından unutulmuştu.
   Herkes tarafından terk edilmiş, ölümün işini bitirmesini bekliyordu.
   Zindan yalnızlığında duvarlarla konuşuyordu.
   Ama savaşın sonu ölümden önce geldi ve serbest bırakıldı.
   San Salvador şehrinin sokaklarında duvarlarla konuşmaya devam etti, cevap vermedikleri için onlara yumruklar savuruyor, kafalar atıyordu.
  Akıl hastanesine gönderildi. Orada onu yatağa bağlı tutuyorlardı. Artık duvarlarla bile konuşamıyordu.
Yıllar öncesinden dostu olan Norma onu ziyarete gitti. Ellerini çözdüler. Norma ona bir elma verdi. Tek kelime söylemeden, ellerinin arasındaki elmaya bakakaldı, o ışıklı kızıl dünyaya; hemen ardından elmayı dişleriyle parçaladı, ayağa kalktı ve yatak yatak dolaşarak parçaları diğer hastalara pay etti.
Norma o zaman anladı:
-Luis delirdi, ama o hala bizim Luis.

E. Galeano
/ Zamanın Ağızları / s.317
/ Çitlembik Yay.

Çarşamba, Eylül 05, 2012

İtaat ve iktidar



"İktidarın kitlelerin kederine ihtiyacı vardır."(Spinoza)  Korkuya, itaate, sığınmaya, nefrete, kıskançlığa... Yani iktidar yapıları ancak insanı zayıflatıp kötü duygulara garkederek işleyebilir çünkü güçlü, etkin ve canlı bir insan itaat etmeyi aklına bile getirmez.
Express  
2012-129 s/43