Salı, Eylül 12, 2006

Beyrut, Seni Terkeden Delidir


Bir çocukluğun acı çeken kenti , tükenen bir gençliğinde acı çeken kenti olmaya devam ediyor.Onu düşününce hep , yeşilçam filmlerinde rastlayabileceğimiz türden bir melodram canlanıyor zihnimde:Hani, ne kadar çabalasa da çocuklarına mutlu bir yuva kuramayan bir anne olur ya...
Tam işleri yoluna koyup mutlu bir hayata erişmek üzereyken ,bir müsibet çıkar mutlaka bir yerlerden. Oturduğunuz yerden isyan edersiniz feleğe ( ya da senariste)...
Söylenip , kahredip tüm sebeplere, artık o annenin mutlu olması hakkını benliğimizde hissediyoruz. Bu his,Fairuz'un şarkısındaki kıskanç sahiplenmenin anlam derinliğini kavramanıza yardımcı oluyor.Bu, gelişigüzel bir ''ya sev,ya terket''çi bir sahiplenme değil öyle.Kıç istediği gibi , zeki bir algılayış , kültür, izan gerektiriyor.Sanki Beyrut'un koruyucu ve gururlu halesi var da , bu haleye hiçbir silah işlemiyor.Duvar nemden yıkılsa da insan gamdan yıkılmıyor...
''Li beirut'' şarkısının sözlerini okuyunuz lütfen:

''Ey Beyrut!
Ekmeğim , şarabım, yaseminim.
Ateşin ve dumanın tadını duysak da ey Beyrut!
Seni terkeden delidir.
Kapısını kapattı Beyrut;
Kendisini sabah akşam el üstünde tutacak ve güzel günlere
taşıyacak insanlara.
Sonra bir başına kaldı sabah akşam ve gecelerde.
Benimsin ey Beyrut , yine de benimsin.
Ey halkımın kanayan yarası, gözyaşı.
Benimsin yine de benimsin ey Beyrut! ''


Kaynak: 10 Ağustos 2006 tarihli Birgün gazetesi
Beyrut'la ilgili Yine Fairuz'un bir şarkısını dinlemek ve bu konu da bir yazı okumak için Şurayı tıklayın.İyi bir sayfa... Bir de ''Okul'' adlı Orhan Pamuk'a ait metin var aynı bağlantı içinde . Ben çok sevdim . Bir okuyun . Ha! Bir de Ayşe Hür'ün fındık işçilerini anlattığı bir yazı var . Onun içinde burayı tıklayın
Fotoğraf : tr wikipedia.org

Hiç yorum yok: