Cuma, Şubat 03, 2012

Din: Kulluk ve Kader

*   Salt kendine inanmıyorlar diye toplumları çoluk çocuk tufanda boğan, üzerlerine yıldırımlar, taşlar, depremler yollayıp katleden veya emirlerine yeterince uymadılar diye milyarlarca insanı yakacağını, onlar çırpınıp bağırdıkça ateşi çoğaltacağını ve bunu hep yapacağını söyleyen, buna karşılık ödüllendirmeyi sadece, kendine sorgusuz boyun eğen, aklı yatsın yatmasın kulluğunu benimseyenlere uygun gören bir tanrı fikri, ister istemez ona inananların kişiliğini de buna göre biçimlendirir.

*  Sömürünün sonucu olarak, sınırsız zenginlikle sefaletin iç içe yaşandığı bir dünyada temel suç tanımı, allaha kulluk ya da iyi kulluk yapmamaktır. Dünya sorunlarının pek önemi yoktur. Halbuki insanlık onuru hiç bir kimsenin kulluk yapmasına, hele kul olmamayı suç konusu yapmasına, izin vermez. Yaratanın, yardım edenin büyüklüğü de zaten hiçbir karşılık beklememesinde göstermez mi kendini? İyilik yapanın bundan karşılık beklemesi, daha da ötesi karşısındakini kendine bağımlı kılmak için iyilik yapması, insanlar arası ilişkide bile kabul edilemez bir yaklaşım değil midir?  Tanrının irade ve erdemi insandan çok daha yüce olması gerektiğine göre, tanrıya atfedilen bu mantıkta, köleci dönem kültürüne özgü bir problem yok mudur?

*   Ahiret inancının , kişiyi zulme, haksızlıklara, sefalete, aynı şekilde yaşamın kısalığı ve doyumsuzluklarına karşı avutan bir işleve sahip olduğunu ve manevi bir rahatlama sağladığını biliyoruz. Ancak bu avuntu, gerçek hayattaki haksızlıkların "öbür dünyaya" havale edilmesine neden olduğundan toplumsal yaşamın sorunları karşısında edilgenlik üretir. Teba ve kul olmaktan, birey ve yurttaş olmaya doğru gelişimi engeller. Ahiret, her türden olumsuzluğa karşı kendi içine kapanmaya, aldatıcı bir rahatlamaya, her şeyde bir "hikmet" olduğu varsayımıyla bilimsel ve siyasal kuşkuculuktan, sorgulayıcılıktan uzaklaşmaya neden olan bir inançtır.
İslamiyet Gerçeği I / Erdoğan Aydın
/ Kırmızı

1 yorum:

Bengü dedi ki...

Ohhh Harika... paylaşımın için teşekkürler.