Müthiş hikaye vesselam!
Alexander
İskender var ya;
hani şu büyük dedikleri...
Günlerden bir gün
dersler aldığı hocasına demiş ki:
-Hocam,
Var mı senin de bir hocan?
Hocası da hocaymış hani.
Koskoca Aristo...
Aristo demiş ki:
-İskender,var benim de hoca olarak gördüğüm,
sevip saydığım bir büyüğüm.
Lakin, Anadolu'da yaşar...
-Gidelim, demiş İskender.
Yola koyulmuşlar,
Sinop a doğru...
-Benim hocam, demiş Aristo
Bir fıçının içinde yaşar.
İsmi Diyojen'dir.
Bu dünyadan çekmiştir elini eteğini,
paçavralar içindedir.
Bir su kabı vardı eskiden
lakin, bir gün çeşmeden
su içen çocukları görmüş,
Elleri ile içtiklerini görünce,
Bu kaba da ihtiyacım yok deyip onu da atmış.
Deniz kıyısında,
hiç bir şeyi olmadan yaşar Diyojen...
Derken, Sinop'a varmışlar.
Kıyıya, kıyıya, kıyıya gitmişler
Kıyıya, kıyıya, kıyıya doğru...
Atından inmiş İskender.
Bakmış fıçıyı görünce.
Parlayan zırhı,
kocaman kırmızı pelerini,
ardında Aristo,
ve yüzlerce atlı askeriyle beraber yanaşmış fıçıya.
Bakmış içinde yaşlı ,paçavralar içinde Diyojen...
-Sen! demiş İskender.
Sen!
Dile benden ne dilersen,
Dünyanın hakimi Büyük İskender ben.
Diyojen, şöyle bir bakmış;
kafasını kaldırmış,
İskender'i süzmüş,
süzmüş, süzmüş, süzmüş...
Demiş ki:
Gölge etme
...
Başka ihsan istemem!
Baba Zula
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder