Bir zamanlar
bir yuvanın verebileceği
sıcaklığı ve
güveni
-fakir bir
yuvanın sadeliğinde sunarak
tam
ortasındaydın ömrümün
ki basit
hikayesi ancak tatlı bir esnemeyle dinlenir şimdi…
Bütün
yollarımın bittiği yerdin
ve bütün
başlangıçlarım oradaydı.
Arkanda
gölgesi ulu kavakların
Ormanın
kokusunu da getiren rüzgar
ırlardı gün
boyu eğri büğrü dallarını.
Yapraklar
hışırtısıyla eşlik ederdi
sıradan varlığına
ikimizin.
Kışın, kar
örterdi sırtını,
bir duman
tüttürürdün keyifle.
Poyraz bir
ıslıkla dinletirdi içli bir ezgiyi.
Baharda
çocuklar koştururdu çevrende
şen
seslerle,
çiçek ve çam
kokuları aşina bir hoşlukla
zamanın
dingin akışını tamamlardı...
Yazınsa
alışıp da bir süre sonra
keyfini
sürerdin bir ihtimal
içine
düştüğün yalnızlığın.
Şimdi aradan
geçmiş bir hayli yıl,
saçlarımda
aklar var,
kanımdaki
deli dere çağlamıyor.
Seninse
yerinde yeller esiyor,
bakınca aynı
derin hislerle
artık
olmayan pencerenin olduğu boşlukta
biraz
değişmiş buluyorum manzarayı.
Kavaklar da kesilmiş
ne yazık
artık yoklar…
Çocukları
koşuşturuyor yine
Bu kez -odalarında-
eskiden
orada bir ev olduğunu bilmeden ama.
Bekliyorum
pencerenin orada.
-Mazinin
solan görüntüleri
zamanın
örtüğü pusu aralayıp
belirerek
yitiyor bir anda-
Bekliyorum hissederek
rüzgarı bir süre daha.
Çocuklar
uzaklaşıp giderlerken bekliyorum,
Bekliyorum,
kavakların
hışırtıları zihnimde ta ki sussun.
…
Garip ev,
ah!
Artık
yoksun...
/2013
Yalçın Işık